21 Aralık 2014 Pazar

LRF: Değirmendere Mırmır Bayramı (12-18 Kasım 2014)

Çok hafif olta takımları ve sahte yemlerle yapılan bir avlanma stili olan LRF ( Light Rock Fishing ) yöntemiyle balık yakalamanın keyfine vardığımdan beri birçok balık türünün avında başka yöntem kullanmıyorum desem yeridir. Küçük balıklarla bile büyük keyif yaşama olanağı sağlayan LRF takımlarıyla iri balıklar yakalamanın keyfi ise bambaşka. Hele de bu takımlarla iri boy mırmır, karagöz ya da eşkina gibi mücadelecilikleriyle ünlü yassı balıklardan birine denk gelirseniz heyecan dolu bir mücadele sizi bekliyor demektir. Hafif takımlarla İzmit Körfezi'nde avlandığım zamanlarda benim favorim de bu 3 balık olmuştur. Eylül sonunda İstanbul'dan Denizli'ye geçerken yarım günlüğüne uğradığım Değirmendere'de kandırdığım 2 güzel mırmırdan sonra işim icabı 12-18 Kasım tarihleri arasında da Değirmendere'de olacağım için heyecanlıydım. Kim bilir belki bu süre zarfında renkli silikon kurtçuklarla birkaç yakışıklı mırmır daha kandırabilirdim.

Değirmendere'ye vardığım 12 kasım akşamı hava kararır kararmaz soluğu deniz kıyısında aldım. LRF takımımın ucuna taktığım 1.5 g'lık bir zokaya iliştirilmiş 2 cm'lik pembe silikon kurtla Yalı Caminin önünden başlayıp sahil ışıklarının aydınlattığı kıyı boyunca dolaştım. Genelde 20-30 cm derinliğindeki kumluk bir noktada yemlenirken denk geldiğim mırmır sürüleri  çok ürkek ve iştahsız görünüyordu. Balıklara çok yaklaşmadan kıyıya paralel gerçekleştirdiğim atışlarda yemi balıkların arasından geçirdiğim halde balıklar yeme tenezzül etmiyor, en küçük bir seste ürküp kaçıyordu. Kıyı boyunca mırmır sürülerini ararken kandırıp fotoğrafladıktan sonra denize iade ettiğim ufak bir pisi balığıyla biraz neşelensem de aklım hala mırmırlardaydı. Nihayet ava başladıktan yaklaşık 2 saat sonra ürkek ve nazlı mırmırlardan birini kandırmayı başardım. Biraz rahatlamıştım. Yer değiştirip denemelerime 50-100 cm derinliğindeki nispeten daha derin bir merada devam ettim. İlk balıktan saatler sonra gece yarısına yaklaşırken ikinci mırmırımı kandırıp avı sonlandırdım. Uzun, yorucu ama 3 hafta uzak kaldığım denizin kokusunu doya doya içime çektiğim keyifli bir av oldu.




13 kasım akşamı meraya inmek için bir önceki gün olduğum kadar sabırsız değildim. Arkadaşlarımla telefonlaşıp hava karadıktan yaklaşık 2 saat sonra merada buluştuk. İlk durağımız önceki gece 2. mırmırı kandırdığım mera oldu. Kıyıdaki kumlukta yemlenen mırmır göremeyince 1.5 g'lık zokalarla erişebildiğimiz 15-20 m açıktaki kumlukları yoklamaya koyulduk. Zokalarımızın ucuna iliştirdiğimiz silikon kurtlarımızı kah dipten ağır ağır düz çekerek, kah küçük zıplatma hareketleri yaptırarak mırmırları kıskandırmaya çalıştık. Daha ikinci atışımı gerçekleştirmiştim ki hiç beklemediğim bir anda sağlam bir vuruş geldi. Balığın fişeklemesiyle kamışım yay gibi eğilip makinemden misina boşalmaya başladı. 0.16 mm'lik monoflament misinama güvendiğim için sakince mücadele edip balığı kepçenin içine soktum. İlk balığın peşi sıra Ömer Soyak'la birer vuruş daha aldıysak da balıklar yarı yolda kurtulmayı başardı. Vuruş alamadan geçen 1 saatin ardından Ömer Soyak ve İlkay Terzioğlu da yakışıklı birer mırmır kandırtan sonra yarım saat daha deneyip avı sonlandırdık.



14 kasım cuma akşamı Ömer Soyak'la birlikte yine aynı meradaydık. 20:30-22:30 saatleri arasında Loca Cafe'yle "balık tutan adam" heykeli arasında yer değiştirerek gerçekleştirdiğimiz denemelerde 2 güzel mırmır daha kandırmayı başarıp gece mesaisine gidecek olan Ömer'le birlikte evin yolunu tuttum. Evde annemle birlikte sıcacık çaylarımızı yudumlayıp biraz sohbet ettikten sonra aklım yine mırmırlara gitti. Ertesi günün tatil olmasını fırsat bilip saat 00:30 gibi kovadan çıkarmadığım 2 mırmırla birlikte tekrar sahile indim. Loca Cafe'nin önünde yarım saat deneyip sonuç alamayınca Çınarlık Meydanı'nın önündeki kumlukta denemeye karar verdim. Yeni merama vardığımda sahil ışıklarının aydınlattığı sığ kumlukta yemlenirken gördüğüm yalnız bir mırmırı kandırmak için 2 cm'lik kokulu silikon kurdumu biraz arkasına atıp dikkatini çekmeye çalıştım. Aynı işlemi birkaç sefer denediğim halde mırmırın ilgisini çekmeyi başaramadıysam da kumda gizlenen bir pisi balığının yeme hamle yaptığını fark ettim. Vakit kaybetmeden silikon kurdu pisi balığının kamufle olduğunu tahmin ettiğim yere sarkıtıp kumun üzerinde gezdirmeye başladım. Yem müthiş bir hızla kumun içine çekilince de tasmayı vurup hatırı sayılır büyüklükteki pisiyi dışarı aldım. Neredeyse 1 kilonun üzerindeki balığı kovaya atıp denemeye devam ettim. Deniz yüzeyi çarşaf gibi pürüzsüz olduğundan sahil ışıklarının aydınlattığı kumun üzerindeki her hareketi görebiliyordum. Sabahın 03:30'una kadar aynı merada biri ilkinden biraz küçükçe, diğeri el kadar 2 pisi balığı ve 1 mırmır daha kandırıp pisileri denize iade ettikten sonra 25 metre solumdaki derenin döküldüğü yeri kontrol etmeye karar verdim.






Derenin sol tarafındaki çay bahçesinin önünden denize baktığımda hemen önümde yemlenen 8-10 parçalık mırmır sürüsünü görünce kalp atışlarım hızlandı. Balıkların hepsi kayaların arasındaki küçücük bir kumluk alanda toplanmış, burunlarını kuma sokarak bir şeyler arıyor gibiydi. Kıyıya çok yaklaşmadan usulca yemimi arkalarına atıp ağır ağır aralarından geçirdim. Her an balık vuracakmış gibi pür dikkat beklediğim halde yemle ilgilenen olmadı. Aynı yemle bir iki sefer daha deneyip sonuç alamayınca silikon kurdu başkasıyla değiştirdiğim halde balıklar yine yemle ilgilenmedi. Birden aklıma çantamdaki 5 cm'lik boru kurdu şeklindeki kokulu kurtlar geldi. Yem gözüme biraz büyük gözükse de kesip boyunu kısaltmadan denemeye karar verdim. Yemimi tekrar balıkların arkasına atıp ağır hareketlerle sürünün arasından geçirdiğim anda vuruş geldi. Kamışımın eğilmesiyle birlikte önümdeki mırmır sürüsünün içinden bir balığın ayna gibi parlayıp fişeklemesi bir oldu. Demek ki bu kokulu kurtlar gerçekten etkiliydi. Kısa ama çok keyifli bir mücadelenin ardından balığı dışarı alıp mırmır sürülerini aramaya devam ettim. Yakaladığım balıkla mücadelem esnasında dağılan sürü iki dakika sonra tekrar toplandı. Kokulu boru kurdunu mırmır sürüsünün arasından ikinci geçirişimde mırmırlar yine yeme tereddütsüz saldırdı. İkinci balığı da kısa bir mücadeleden sonra kepçe kullanmaya gerek duymadan dışarı aldım. Bir süre dağılan sürünün toplanmasını beklerken uzun atışlarla açıktaki kumlukları yokladım. Mırmır sürüsü aynı kumluğun üzerinde toplandığında yemimi yine aralarından geçirdiğim halde bu defa ilgilenen olmayınca yemin kokusunun kaybolmuş olabileceğini düşünüp paketteki kurtlardan biriyle değiştirerek denemeye devam ettim. Tahmin ettiğim gibi mırmırlar kokulu yeme iştahla saldırdı. Bu şekilde hava aydınlanana kadar devam ettim. Gün ağarırken kovamda 7 mırmır ve iri bir pisi balığı, içimde ise gece yarısından sabaha değin sevdalısı olduğum deniz kenarında, şehrin tüm kalabalığından uzakta, balık kovalamanın verdiği huzur vardı.




Çok keyifli bir LRF avının ardından eve gelir gelmez tatlı bir uykuya dalıp öğleden sonra 3 gibi uyandım. Kahvaltımı yaparken bile aklımın bir köşesinde hala mırmırlar vardı. LRF takımımı elime alıp sahil boyunca mırmır sürülerini kovalamak için bir an önce havanın kararmasını istiyordum. Gece yarısından sonra derin bir sessizliğe bürünen Değirmendere sahilinde, pürüzsüz deniz yüzeyinde yansıyan ışık hüzmelerini seyretmek bile başlı başına keyifliyken, bu denli bereketli avlar yapmak benim gibi bir balık tutkunu için tarif edilemez bir mutluluk. Bu mutluluğu tek başıma yaşamak istemediğim için kahvaltımı bitirir bitirmez telefona sarılıp Gebze'de yaşayan Ercan Tiktaş ve Özer Kızıltoprak abilerimi de Değirmendere'ye davet ettim. Nicedir birlikte av yapmanın planlarını yaptığımız için teklifimi tereddütsüz kabul edip saat 19:00 gibi Değirmendere'ye vardılar. Vakit kaybetmeden ava başlayıp ilk olarak Loca Kafe'yle "balık tutan adam" heykeline kadar olan kısımda yer değiştirerek denemeler yaptık. 1 saat içinde, 1.5 g'lık zokaya iliştirdiğim silikon kurtları kıyıdan 15-20 m mesafelere gönderip dipten küçük zıplatma hareketleriyle ağır ağır çekerek 2 güzel mırmır kandırdıktan sonra "balık tutan adam" heykeliyle çocuk parkı arasındaki nispeten sığ meraya geçtik. Burada da 1 saat kadar deneyip kıyının hemen dibindeki kumlukda yemlenen mırmır sürülerinin içinden 3 tanesini kandırmayı başardım. Kısa sürede 5 güzel mırmır yakaladığım halde bölgeye alışık olmayan arkadaşlarımın balık alamaması biraz keyfimi kaçırmıştı. Saat gece yarısına yaklaşırken hem merayı dinlendirip mırmır sürülerinin tekrar toplanmasını beklemek hem de biraz keyif yapmak için pisi balığı yakalama ihtimalimizin çok yüksek olduğu, çınarlık meydanının önündeki meraya geçtik.


Tahmin ettiğim gibi çınarlık meydanının önündeki kumluk yine pisi balıklarıyla doluydu. Neredeyse her 3 atıştan birinde, kumun üzerinden yavaşça yürüttüğümüz silikon kurtların peşine bir pisi balığı takıldı. Kimisi yemi direk yuttu, kimisi hamle yapıp yemi yutmayı başaramayınca kuma gömülüp gözden kayboldu. Aynı yerde sabahın dördüne kadar pisi balıklarıyla oynayarak çok keyifli saatler geçirdik. Yakaladığımız ona yakın pisi balığının tamamını fotoğraflayıp salıverdikten sonra tekrar yer değiştirerek mırmır sürülerinin peşine düştük.



Mırmır sürülerini aramak üzere "balık tutan adam" heykelinin önünden başlayarak Yüzbaşılar istikametinde yürümeye koyulduk. Çocuk parkının önüne geldiğimizde ilk sürüyü fark ettim. Bu bölümde su derinliği 1.5-2 m'den başladığı için mırmırlar rıhtım duvarının hemen dibindeki kumluğa kadar yanaşmıştı. Gölgemi suya düşürmeden silikon kurdu sürünün biraz gerisine atıp dibe inmesini bekledikten sonra hafif hafif oynatarak sürünün arasından geçirdim. İlk vuruş ıska geçtikten sonra balık ikinci hamlede yemi yuttu. Tasmayı vurunca ayna gibi parlayıp fişekleyerek mücadeleye başladı. Sürünün geri kalanını dağıtmaması için balığı sürüden uzaklaştırıp sürünün 10 m kadar solundan dışarı aldım. O dakikadan sonrası rüya gibiydi. Yaklaşık 50 m'lik kıyı şeridi boyunca her yer aç mırmır sürüleriyle doluydu. 3 kişi gün ağarana kadar peşe peşe balık çektik. 07:00 gibi avı sonlandırdığımızda kovamız ağzına kadar mırmırla doluydu. Bu unutulmaz avı çok sevdiğim abilerimle birlikte yaşadığım için ayrıca mutluydum. Kovamızdaki balıkları sahil dalgakıranının üzerine özenle dizerek birkaç hatıra fotoğrafı çektirip balıkları paylaştıktan sonra vedalaştık.



16 kasım pazar günü Değirmendere'de yazdan kalma bir hava vardı. Günlerdir çok keyifli avlar yapmama müsaade eden hava "kış gelmeden önce bu güzel havaların tadını çıkar" dercesine esintisiz ve ılıktı. Ertesi gün mesaim olduğu için sabahlama imkanım olmasa da yine de olta atmak için çokça vaktim vardı. Akşam 20:00-22:00 saatleri arasında Ömer Soyak'la, sabah 05:00-07:30 saatleri arasında da İlkay Terzioğlu, Önder Siyasaltürk ve Cengizhan İlhan'la birlikte çok keyifli ve bereketli LRF avları gerçekleştirdik. Limit aşımı yapmamaya özen göstererek alıkoyduklarımızın yanında çokça mırmırı da geri saldık. Avın sonunda yine kovalar ağzına kadar mırmırla dolu, yüzler güleçti.





Değirmdenere'de bulunduğum 17 ve 18 kasım geceleri de LRF takımımla sahil boyunca mırmır kovaladım. Hafta sonu kadar bereketli olmasa da kısa zaman aralıklarıyla sınırlı kalan bu avlarımda da birkaç yakışıklı mırmır kandırmayı başardım. Bir daha bu denli bereketli mırmır avları yapabilir miyim bilmiyorum ama bu avların uzun yıllar hafızamdan silinmeyeceği kesin...