15 Ekim 2015 Perşembe

İlk Lambuka

Antalya'ya taşındıktan sonra yakalamayı hayal ettiğim balıklardan biri de yaldızlı sarı/yeşil renkleri, takoz gibi kafası ve dillere destan mücadelesiyle lambukaydı. Uzun yıllardır hayranı olduğum bu balığın genel karakteri ve avcılığı hakkında bilgim çok sınırlı olduğu için Antalya'ya yerleşir yerleşmez araştırmalarıma hız kazandırdım. Antalyalı balıkçılarla yaptığım sohbetlerde, lambuka sürülerinin ağustos-eylül ayları arasında bölgede av verdiğini, özellikle yarım kilo civarı küçük bireylerin tekne arkasından çapariyle bol miktarda avlandığını, 2 kilo üstü lambukaların bölgede çok nadir yakalandığını, yamyam balıklar oldukları için kendi renklerine yakın olan sarı, yeşil, turuncu tonlardaki sahte yemlere rağbet ettiklerini ve deniz üstünde akıntıyla sürüklenen çöp kümelerinin etraflarında dolaşmayı sevdiklerini öğrendim.

Öğrendiklerimi pekiştirmek ve ilave bilgiler edinmek için büyük üstad Berk G. İpek'i de telefonla arayıp lambuka avcılığı hakkında yardım istedim. Berk abim sağ olsun her zamanki gibi engin tecrübelerini benimle paylaşarak hiçbir yerden öğrenemeyeceğim çok değerli bilgiler verdi. Tekne arkasından çapari ya da maket balık çekerken lambuka sürülerini toplamak için kalın bir misinaya birer metre aralıklarla 3-5 adet sarı temizlik bezi bağlayıp teknenin 5-10 m arkasından çekmek, parlak iç yüzeyleri görülecek şekilde yırtıldıktan sonra pet şişenin altına bağlanarak denize bırakılmış cips paketlerinin parıltısıyla lambuka sürülerini toplayıp pet şişenin çevresinde avlanmak gibi ilginç teknikleri ilk defa Berk abimden duydum. Bu balıkların ses ve hareketi çok sevdiğini, özellikle çılgın aksiyonlu, yüzeyde su sıçratarak çekilen sahtelere çok rağbet ettiğini, gemi şamandıraları gibi dalganın etkisiyle suya çarparak ses çıkaran nesnelerin çevresinde dolaşmayı sevdiğini de yine Berk abimden öğrendim.

Yeterince bilgi topladıktan sonra heyecanla ağustos ayının gelmesini bekledim. Ağustos ayıyla birlikte ilk lambuka haberleri gelmeye başlasa da yakalanan balıkların küçük olması biraz şevkimi kırdı. Ağustos başından itibaren işim gereği 15 günlüğüne şehir dışına çıkacağımı öğrenince de lambuka hayallerim tamamen suya düştü. Bundan sonra lambuka peşinde koşmak yerine şans eseri onun bana gelmesini bekleme kararı aldım. Ağustos ortası gibi Antalya'ya dönüp 15 gün kaldıktan sonra tekrar 10 günlüğüne şehir dışına çıktım. İş icabı Marmaris'te bulunduğum ilk hafta LRF takımlarıyla keyifli avlar yaptıktan sonra ikinci hafta başından itibaren biraz daha büyük balıklara denemeye karar verdim. 7 eylül akşam ve 8 eylül sabah sularında makinesinde 0.16 mm ip ve 0.36 mm şok misinası sarılı olan spin takımımla atıp çektiğim kurşun kafalı silikon balıklarla çok büyük olmayan 5 kum gridası kandırdıktan sonra aynı balığın daha büyüklerine denk gelebilmek umuduyla 8 eylül akşam suyunda da aynı meradaki yerimi aldım.

Bu defa ava 95 mm boy ve 34 gram ağırlığındaki hızlı batan tip ( Fast Sinking ) farklı bir maket balıkla başladım. Vurdurma aksiyonları yaparken dolanma yapmaması için karının altındaki kancayı çıkarıp arka kancasını büyüttüğüm yemi 50-60 m açığa sallayıp diplettikten sonra kah hızlı düz sarım yaparak, kah vurdurma hareketleri yaptırarak, kah arada tekrar dipleterek çekmeye başladım. Avın henüz başlarında tekrar atış yapmak için yemimi hızlı hızlı sardığım sırada dipten yüzeye doğru yükselen yemimi sapsarı, pırıl pırıl bir balığın takip ettiğini fark ettim. Balığın ne olduğunu anladığımda kalp atışlarım hızlandı. Bu bir lambukaydı. Hemen balığı kıskandırıp yeme vurmasını sağlamak için sert vurdurma aksiyonları yaptırmaya başladım. Yem hızlanınca peşindeki balık da hızını arttırıp son anda yeme seri bir hamle yaptıysa da yakalanmadı. Heyecanlı bir şekilde yemi 15 m kadar atıp yine seri vurdurma hareketleriyle balığın dikkatini çekmeye çalıştım. Suyun içinde yaralı bir balık gibi parıltılar yapan yemi fark eden lambuka çok süratli bir şekilde yemin yanına geldi, etrafında hızlı hızlı daireler çizdi ve yeme saldırdı. Sağlam bir vuruş yaptıysa da balık bu sefer de yakalanmamıştı. Vakit kaybetmeden yemi balığın biraz gerisine sallayıp bu sefer su üstünde ses ve su çıkaracak şekilde yüzeyden ve vurdurarak çekmeyi denedim. Lambuka yine çok seri bir şekilde yemin peşine takılıp yem tam önüme geldiği anda yapıştı. Sonunda o büyülü balık oltamın ucundaydı. Tüm yüzgeçleri açık halde oltadan kurtulmak için zigzaglar çizerek mücadele ederken o kadar muhteşem görünüyordu ki ilk lambukamı kaçırma korkusu olmasa mücadeleyi olabildiğince uzatıp dakikalarca bu büyülü balığı izleyebilirdim. O an tek düşündüğüm şey balığı kaçırmadan çıkarabilmek olduğu için yanımdakilerin kepçeyle yardıma gelmesini bile beklemeden tek hamlede kaldırıp dışarı aldım. Suyun dışında çılgınlar gibi çırpınan balığı sakinleşinceye kadar kepçenin içinde zapt ettikten sonra hayallerimin balığıyla birbirinden güzel fotoğraflar çektirme işine koyuldum.




Hayallerimin balığını yakalamanın vermiş olduğu rahatlıkla yarım saat daha aynı yemle deneyip vuruş alamayınca yöntem değiştirmeye karar verdim. Spin takımımın ucuna gridaların en sevdiği renklerden olan sarı/turuncu tonlarda 60 gramlık bir jig bağlayıp 60-70 metre mesafeye gönderdikten sonra dipten zıplata zıplata çekmeye başladım. 20-50 g atarlı kamışım için biraz ağır olsa da 60 gramlık jigi istediğim mesafelere gönderip istediğim aksiyonları rahatlıkla verebiliyordum. Yem değiştirdikten sonra 4. ya da 5. atışımda dipten büyük ve sert zıplatma hareketleriyle çektiğim jige çok açıkta sağlam bir vuruş geldi. İşte bu kesinlikle beklediğim vuruştu. Sürekli dibe basmasına ve kayalık kıyıdan çok açıkta vurmasına bakılırsa bu bir kum gridası olmalıydı. Kıyıdaki kayaların arasına girip misinayı kestirmesine müsaade etmemek için boşluk vermeden çektiğim balığı yüzeye çıkarınca yanılmadığımı anladım. Oltanın ucundaki çok yakışıklı bir kum gridasıydı. 45 cm'lik yasal boy limitinden 3 cm daha küçük olan balıkla çabucak birkaç kare fotoğraf çektirdikten sonra yakışıklıyı ait olduğu yere iade ettim.




Avın devamında 29 gramlık balık kafası şeklindeki zoka ile kombine ettiğim fosforlu sarı ( glow ) 14 cm'lik orak kuyruklu silikon balıkla kıyıdan 30-40 metre açıkta, dipte çok sağlam bir vuruş daha aldım. Kuvvetine bakılırsa limitin çok üstünde bir grida olduğunu tahmin ettiğim balıkla ciddi bir mücadele verdiysem de takımım ince olduğu için kıyıdaki kayaların arasına girmesine engel olamadım. Girdiği kayanın altından 15-20 saniye sonra çıkan balık karşısında kayalara sürtünmekten çizikler içinde kalan şok misinam fazla dayanamayarak koptu. Kaçan balığa üzülsem de her şeye rağmen uzun yıllar hafızalarımdan silinmeyecek çok keyifli bir av oldu. Hayatımın ilk balığını yakaladığım Marmaris'te, tam 20 yıl sonra hayatımın ilk lambukasıyla yeniden çocuklar gibi mutlu oldum. Bu yeri artık daha çok seviyorum...