Biz lüfere getirilen 20 santimetre kısıtlamasını, tezgahlarda yavru balık satışını tartışaduralım, çok da uzağımızda olmayan bir coğrafyada konu bambaşka bir açıdan ele alınıyor. İngiliz gazeteci, yemek yazarı ve gıda aktivisti Hugh Fearnley-Whittingstall'un başlattığı Fish Fight kampanyası her geçen gün destekçi sayısını artıyor. Kampanya Avrupa Birliği'nin getirmiş olduğu katı kurallar gereğince ıskarta edilerek denize dökülen balıkların piyasaya sunularak değerlendirilmesini öneriyor. Sadece hedef tür avcılığına izin veren regülasyonlar ve avlanma kotaları nedeniyle her seferinde tüketilebilecek nitelikteki çok miktarda balığın ölü olarak denize döküldüğüne dikkat çekilen kampanyada, çözüm olarak bu balıkların tüketime sunularak balık talebinin karşılanmasına yardımcı olunması öneriliyor.
Kuzey Denizi'nde yapılan avların dörtte birinin (kampanyanın iddia ettiğine göre yarısının) ıskarta olarak denize dökülen balıklardan oluştuğu göz önüne alındığında, bu öneri çok da yersiz durmuyor. Zira, dökülen balık, karşılanamayan talep anlamına geliyor; bu da balıkçıları balık talebini karşılamak amacıyla tekrar av yapmaya ve daha fazla ıskarta balığı denize dökmeye zorluyor. Programın talep ettiği doğrultuda bu balıklar tüketiciye ulaştırılarak balık israfının önüne geçilmiş olacak.
Halihazırda söz konusu ıskarta politikasını benimsemiş ülkeler de bulunmakta. Kanada, bu ülkelere bir örnek. Kanada'daki balıkçılık mevzuatı gereğince, sadece salınma sonrası yüksek yaşama şansı olan balıkların denize iade edilmesine izin veriliyor. Bunun dışında güverteye çıkan balığı denize geri dökmek suç teşkil ediyor.
Kampanya, Greenpeace, WWF gibi önemli çevre kuruluşlarının da desteğini arkasına alıyor. Bununla birlikte, yürütülen kampanyanın ve önerdiği çözüm yollarının çok büyük bir hassasiyetle ele alınması gerekiyor. Getirilen çözümün yavru balık avcılığını teşvik edebileceği bir gerçek... Bunın yanında önerilen çözümün tek başına sorunun kaynağına ulaşmakta yetersiz kaldığı da göz ardı edilmemeli. Kampanyanın her şeyden önce, ıskarta av oranını düşürecek projelerle desteklenmesi gerekiyor. Aynı zamanda sadece denizdeki değil, kıyıdaki balık israfına da dikkat çekilmeli.
Kampanyanın içeriği hakkında daha detaylı bilgi almak için www.fishfight.net adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kuzey Denizi'nde yapılan avların dörtte birinin (kampanyanın iddia ettiğine göre yarısının) ıskarta olarak denize dökülen balıklardan oluştuğu göz önüne alındığında, bu öneri çok da yersiz durmuyor. Zira, dökülen balık, karşılanamayan talep anlamına geliyor; bu da balıkçıları balık talebini karşılamak amacıyla tekrar av yapmaya ve daha fazla ıskarta balığı denize dökmeye zorluyor. Programın talep ettiği doğrultuda bu balıklar tüketiciye ulaştırılarak balık israfının önüne geçilmiş olacak.
Halihazırda söz konusu ıskarta politikasını benimsemiş ülkeler de bulunmakta. Kanada, bu ülkelere bir örnek. Kanada'daki balıkçılık mevzuatı gereğince, sadece salınma sonrası yüksek yaşama şansı olan balıkların denize iade edilmesine izin veriliyor. Bunun dışında güverteye çıkan balığı denize geri dökmek suç teşkil ediyor.
Kampanya, Greenpeace, WWF gibi önemli çevre kuruluşlarının da desteğini arkasına alıyor. Bununla birlikte, yürütülen kampanyanın ve önerdiği çözüm yollarının çok büyük bir hassasiyetle ele alınması gerekiyor. Getirilen çözümün yavru balık avcılığını teşvik edebileceği bir gerçek... Bunın yanında önerilen çözümün tek başına sorunun kaynağına ulaşmakta yetersiz kaldığı da göz ardı edilmemeli. Kampanyanın her şeyden önce, ıskarta av oranını düşürecek projelerle desteklenmesi gerekiyor. Aynı zamanda sadece denizdeki değil, kıyıdaki balık israfına da dikkat çekilmeli.
Kampanyanın içeriği hakkında daha detaylı bilgi almak için www.fishfight.net adresini ziyaret edebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder