6 Haziran 2014 Cuma

LRF: 2014 Sezon Açılışı

LRF, genel anlamıyla çok hafif takımlar ve sahte yemler kullanarak nispeten küçük avcı balıkların kandırıldığı bir disiplin olsa da zaman zaman bu yöntem ile trofe boyda balıklar yakalamak da mümkün. İncecik kamışlar, minicik makineler, kıl gibi misinalarla bir karışlık balıkları çekmek bile son derece keyifli bir işken bu takımlara vuran trofe boyda bir balık sizi heyecanın doruklarına taşıyabilir. Uzun yıllardır ülkemizdeki LRF ekipmanı eksikliğinden dolayı nispeten ağır atarlı spin kamışlarla uygulamaya çalıştığım bu disiplinle çok bereketli avlar yapmış olsam da hiç bir zaman LRF avının gerçek zevkini alamamıştım. Nihayet 2014 sezonu öncesi amatör balıkçılık firmalarının LRF atılımı sonucu edinme fırsatı bulduğum düşük atarlı kamışlar ve ufak makinelerle gerçek LRF takımlarına kavuştum. 185 cm, 3-12 g atarlı kamışa monte ettiğim 2500'lük makine ve 210 cm, 1-11 g atarlı kamışıa monte ettiğim 1000'lik makineden oluşan 2 LRF takımımla yeni LRF sezonuna hazırdım.

Yeni takımlarımı tecrübe etmek Mart sonuna planladığım 12 günlük senelik iznimde ailemi ziyaret etmek için gittiğim Gölcük'e nasip oldu. Aylar öncesinden iznimin ortasına denk gelen 5 günlük periyodu Çanakkale'de turna peşinde koşmak için ayırmıştım. Çanakkale öncesi ve dönüşünde bir kaç günlüğüne uğradığım Gölcük'te ise ailemle geçirdiğim zamanlar dışında kalan kısacık balık kaçamaklarını LRF yaparak değerlendirmeye karar verdim. Öyle ki İzmit Körfezi'nde yaşanan bahar lüferi furyası bile beni LRF yapmaktan alıkoyamadı. Gölcük'te bulunduğum 4 gün boyunca her gece arkadaşlarımla birlikte 2-3 saatlik LRF avları gerçekleştirdik.



LRF yöntemiyle avlanmak için genelde akşam suyunu ve hava karardıktan sonraki vakitleri tercih ederim. En verimli LRF avlarımı hep bu zamanlarda yaptım. Bu sebeple Gölcük'e varmamın ertesi günü sabah suyunda at-çek yöntemiyle iki yakışıklı lüfer kandırdıktan sonra akşamki LRF avını beklemeye başladım. Akşam 17:30 sularında İstanbul'dan misafirim olan kadim dostum Emre Cide ile birlikte meraya vardık. O saatler hedefimizdeki balık olan istavrit azmanlarının silikon kurtlardan ziyade canlı tekeye vurduğu vakit olduğu için ava canlı tekeyle yemlediğimiz 0.18-0.20 mm'lik şeytan oltalarıyla başladık. Bu şekilde art arda ispari ve istavrit azmanları çekerek kovamıza kısa sürede epey balık attıktan sonra hava kararmaya yakın yöntem değiştirerek LRF takımları ve 2.5 g silikon zokalarına iliştirdiğimiz 5 mm'lik silikon kurtlarla denemeye başladık. Bir süre LRF sahtelerimizle önceki seneler güzel balıklar aldığım iskelelerin çevresinde atıp çekerek, arada küçük zıplatma hareketleri yaptırarak, iskele ayaklarına sarkıtıp yukarı aşağı oynatarak denediğimiz halde tek bir vuruş bile alamayınca yer değiştirip liman girişindeki kaya, kum, yosun karışımı sığlık meraya geçtik. Yeni meramızda yaklaşık 20 m mesafeye gönderdiğim sahtemi aksiyonsuz bir şekilde çekmeye başlar başlamaz sağlam bir vuruş aldım. Gelen güzel bir istavrit azmanıydı. Benim peşim sıra Emre de ilk atışında güzel bir istavrit alınca sürüyü bulduğumuzu anladık. O dakikadan sonra neredeyse her atışımızda balık aldık. Kovamızda zaten yeterince balık olduğu için zamanımızı balık yakalamaktan çok yakaladığımız balıklarla fotoğraf çektirerek geçirdik. 22:00'a kadar yakaladığımız, geri saldığımız, fotoğraf çektirirken suya düşürdüğümüz onlarca balıkla çok keyifli geçen avı sonlandırıp Emre'yi otobüse yetiştirmek üzere terminalin yolunu tuttuk.




Eşimle beraber Çanakkale'ye düzenleyeceğimiz turna avı turundan önceki gün de aynı merada yalnız başıma gerçekleştirdiğim LRF avında bir kaç güzel istavrit azmanı kandırmayı başardım. Tatilim güzel başlamıştı. Aynı bereketin Çanakkale'de de devam etmesini umarak ertesi sabah erkenden kahvaltımızı yapıp Çanakkale'ye doğru yola koyulduk. Bu yazının devamında anlatacaklarım Çanakkale dönüşü tekrar uğradığımız Gölcük'te yaptığım avlara aittir. Çanakkale turna turumun hikayesini ise başka bir başlık altında anlatacağım.


Bizim gibilerin aklının bir köşesinde hep balık vardır. Her zaman dile getirmesek de planlarımızı balığa göre yaparız. Çanakkale'den Gölcük'e dönüş saatimi de gece suyunda yapacağım LRF avına göre ayarladım. Gelir gelmez balığa kaçmış olmamak için avdan en az 2 saat önce ailemin evine varacak şekilde kalama bıraktım. Eve varmadan Gölcük'te yaşayan Ömer Soyak'ı arayıp akşamki av için sözleştik. Nihayetinde her şey planladığım gibi gitti. Akşam üzeri 19:00 gibi Ömer ile birlikte LRF sahtelerimizi atıp çekmeye başladık.

Avımız güzel başladı. Avın henüz başında 3 g'lık özel zokasına iliştirdiğim 4.5 cm'lik silikon yılan balığı sahtesiyle peş peşe 3 iri istavrit kandırdım. Bir kaç boş atışın ardından dolaşarak sürüyü aradığım bir ara Ömer'in seslendiğini duydum. Ne olduğunu bilmediği bir balık silikon kurdunun yarısını kesmişti. Muhtemelen lüfer, ispari ya da karagözdü. Bir sonraki atışında sahteyi komple kestirince suçlunun lüfer olduğunu anladık. Vakit kaybetmeden oltamı aynı yere sallayıp aksiyon vermeden çekmeye başladım. Peş peşe iki atışımdan ilkinde sahte kestirip ikincisinde sahteyi komple yutamadığı için misinayı kesemeyen bir lüferi dışarı almayı başardım. Gerçek bir LRF kamışıyla yakaladığım en iri balık olan bu lüferin yaşattığı heyecan tarifsizdi. Benim yakaladığım lüferden 5 dakika sonra Ömer'in oltasına güzel bir lüfer daha yapıştı. Heyecanlı bir şekilde çektiği balığı dışarı almak üzereyken balık oltadan kurtulup önündeki sığlık alana düştü. O anın heyecanıyla acemice bir hareket yapıp balığın üzerine atıldı. Üzerinde durduğu ıslak ve kaygan kayadan kayınca oltasının üzerine düşüp LRF kamışının ucunu kırdı. Kaçan balığa mı üzülsün, yedek parçası bulunmayan kamışının 10 cm kısalıp özelliğini yitirdiğine mi? Moralsiz bir şekilde kamışının kırık ucunu ikinci köprünün olduğu yerden kesip ava devam etti. Çok geçmeden sağlam bir vuruş daha aldı. Zorlanarak kıyıya getirdiği balığı kepçelemesine yardım ettim. Kepçenin içindeki balık LRF yöntemi için trofe bsayılabilecek bir mırmırdı. Kırılan kamışından sonra moral bulan Ömer'i yakaladığı yakışıklı mırmırla fotoğraflayıp ava döndük. Yarım saat içinde yakaladığımız bir kaç iri istavritten sonra gecenin son sürprizi geldi. Bu defaki balık çok sağlam bir eşkinaydı. Kamışımın ucunu "U" şekline sokup makinemden epey kalama aldı. Çok şükür ki makinemde sarılı olan 0.18 mm'lik misina beni yarı yolda bırakmadı. Yaklaşık 2 dakika süren mücadelenin ardından yorulan balığı kepçenin içine sokmayı başardık. O dakikadan sonra daha fazla olta atmaya gerek yoktu. Bol çeşitli ve trofeli avımızı bir kaç güzel fotoğrafla ölümsüzleştirip avı sonlandırdık.





Gölcük'teki son gecemde misafirlerim İstanbul'dan gelen Ercan Tiktaş ve Özer Kızıltoprak abilerimdi. Uzun zamandır İnternet ortamından tanıştığımız halde ilk defa yüz yüze görüşme şansı bulduğum abilerimi bir önceki gece Ömer'le balıkları aldığımız yere götürdüm. Kendim yakalayamasam da onca yoldan gelen abilerimin güzel balıklar yakalayıp keyifli bir av geçirmelerini istiyordum. Av çok hareketsiz başladı. İlk 1 saat sürekli yer değiştirdiğimiz halde bir kaç iri istavritten başka balık alamadık. Özellikle, çok istediği halde iri bir istavrit alamayan Özer abinin morali biraz bozulsa da yılmadan denemeye devam etti. Hepimizin peş peşe balık aldığı bir ara Özer abi de hayatının en büyük istavritiyle siftah yaptı. O dakikadan sonra balık bir yaptı bir kesti. Balığın kısa süreli av verdiği anlarda peş peşe vuruşlar geliyor sonrasında balık tekrar kesiyordu. Bu şekilde yaklaşık 2 saat daha deneyip avı sonlandırdık. Avın sonunda kovamız hepimize yetecek kadar istavritle ve içimiz incecik LRF takımlarıyla çektiğimiz kocaman istavritlerin mutluluğuyla doluydu.



2014 senesinde kullandığım ilk iznime çıkmadan önce aklımda turnadan başka bir balık yoktu. Diğer izinlerimizde eşim ne isterse onu yapmaya söz verip bu iznimi Çanakkale'de turna kovalayarak geçirmek için izin koparmış, tüm motivasyonumu bu yönde toplamıştım. Hiç hesapta yokken Gölcük'te gerçekleştirdiğim bereketli LRF avları tatilimin keyfine keyif kattı. Yeni edindiğim çok hafif LRF takımlarıyla avlanırken bir şeyi daha iyi anlama fırsatı buldum. Balık tutarken aldığımız keyif yakaladığımız balığın büyüklüğü kadar kullandığımız takımla da alakalı...

1 yorum: