6 Haziran 2014 Cuma

Bahar Dişlileri

Dostlar selamlar

Bu dönem okul yoğunluğumla birlikte beklenen kuzey rüzgârları da bir türlü esmeyince, ilk kez üç ayı aşkın denize balığa gitmedim. Hava tahminleri oklarını isteğimizin tersine gösterdikçe sabır taşında ufak tefek çatlamalar başlamıştı. O çatlamaları sıvayacak rüzgâr estiğinde ise kulağa çalınan küçük bir bilgi bizi doğru yerde doğru hedefe yönlendirdi. Oltada balık hissetme ihtimali bile gözü kapalı deniz kenarına savurdu bizi. Bizi dedim çünkü giderken Burak’ı da aradım. 10 dakikaya hazırlanan dostumla birlikte ilçe merkezindeki ağaçları bile ciddi ciddi sallayan poyrazın keyfiyle yola koyulduk.

Bir süredir görüşemediğimizden koyu muhabbetin yolu nasıl bitirdiğini bile anlayamadık.
Meraya vardığımızda köpüren denizde şanslarını deneyenler vardı. Burak aşağı taraflarda ava başlarken, ben lüferin hakkı olan kayadaki yerimi alıyordum. Hansen Pilgrim 28 gram'lık kaşıkla oldukça uzak mesafelere yoklamaya başladım. Bu kaşık, balığın nazlı olduğu zamanlarda bile işe yarar tavsiyesiyle edindiklerimdendi. İlk yarım saat içinde oltanın ucuna takılan ot parçasından başka bir şey yoktu. Sonrasında bir ot parçası daha kaşık düşer düşmez takılıverdi. Sarmaya başladım. Dalgaların etkisiyle oltanın ucunu iyice öne eğmeye başlayan ot parçasının bir an bir lüfer olabileceği aklıma gelse de bu düşünce oltanın ucunda herhangi bir tepki olmamasından dolayı çabucak uzaklaşıverdi.

Nasıl bir otsa artık! Ağır ağır geliyordu. Yaklaştığında yandakinin sesiyle irkildim "Oltadaki Balık, çeksene!" İşte tam da o anda sazan taklidi yapan lüfer suyun üstüne yanlamasına çıkıverdi. Başladı kafa darbelerine. Makineme yüklendim ama hazırlıksız yakalanmıştım. Kayadan onu çıkaracak pozisyonu alamadan yukarı kaldırmaya çalıştığım ilk an iğneden kurtuluverdi ve suya döndü. Yanımdaki balıkçı arkadaş benden daha çok üzüldü. Buna eminim. Devamında oltacı sayımız artarak ava devam ettik. Kaya yükünü almıştı. Artık hareket vaktiydi.

Burak’ta dönüp dolaşıp yanıma gelmişti. Devamında dalgalara düşen kaşık daha ilk hareketinde bir adet daha lüferi kandırıverdi. Tam da dalgada sağlam bir biniş. Kafa darbeleri çok sert olmasa da keyif verici. İlk sudan kesmeyi başarılı bir şeklide yapsam da kayanın üzerine düşmeden iğne ağızdan çıkıyor ve bu sefer geldiği yerden değil sağ arkamızdan-Burak’ın tüm yakalama çabalarına rağmen- suya geri dönüyor. Nasip. Bu ara tek tük yanımızda alanda oluyor benim gibi düşürende. Çok zaman geçmeden bi daha yükleniyor oltaya. O da tam sudan keserken düşüyor ve gelen dalgayla uzaklaşıyor. Nasipsiz dayak bile yenmez deyip bir daha oltaya yapıştırıyorum. Bu seferki iri sıçraya sıçraya geliyor. İyi direniyor ama benim kaşık ona direnemiyor ve balık kaşığı ağzından atıyor. Yanımdakilerden de düşürenler olunca bugün balığın sahtelere iyi oturmadığı gerçeği ortaya çıkıyor. Bir sonraki sefer oltaya binen lüferi Burak’ında yardımıyla ellerimize almak nasip oluyor. Şeytanın bacağı bu andan sonra kırılıyor.
Çok geçmeden Kofana adayı lüfer oltama biniyor. Bu, bugünün en irisi benim dercesine direniyor. Sudan çıkarırken başka bir arkadaşın oltası benim oltaya dolansa da almayı başarıyoruz. Kaba lüfer kategorisindeki bu balık keyfimizi yerine getiriyor. Sonrasında hemen sağ kenarımdan olta atan Burak kofana olma yolunda emin adımlarla ilerleyen irice bir balığı taktırmayı başardı. Yolun ortalarına gelen balık sudan havalara çıkıp serbest düşüşe geçerken kaşığı da ağzından bırakıverdi. Ama bu durum moralini bozmak yerine daha da şevklendirdi. Ve kısa zaman sonra kaçan kadar olmasa da ona yakın bir balığı çok ince bir atışla kaşığa yapıştırdı ve aramızda balığı kayaya çıkarabilecek en zor pozisyonda olan kişi olmasına rağmen başarıya ulaşarak oda ilk lüferini eline aldı.


Akşama doğru nokta bir atışla yine aynı büyüklükte bir tane daha aldı. Balık keyfini doyasıya yaşadığımız bir av oldu. Akşam karanlığında balığın kesmesiyle avımızı sonlandırarak dönüş yoluna geçtik. Ertesi akşam evde oturamazdım. Akşam suyunda 2 adet lüfer almayı başararak evimin yolunu tuttum. Bunu ilk kez balık tutan birinin yaşadığı heyecanın aynısını, her avda yaşayan biri olarak ifade ediyorum. Bu benim yaşam tarzım. Tüm oltacılara rastgele.




Nedim İNAL
nediminal@mynet.com

1 yorum:

  1. anlatım-ifade biçimi hiç balık tutmayı bilmeyen birine bile anı yaşatıyor.......vildan inal

    YanıtlaSil