18 Ağustos 2016 Perşembe

İki Lambuka

Yaklaşık 1.5 ay boyunca hatrı sayılır bir balık tutamadan geçen şanssız avlarımın ardından 27 mayıs sabahı yakaladığım 2 güzel kum gridasıyla moral bulmuştum. Bu av belki de benim için bir dönüm noktasıydı. Geçtiğimiz sene Antalya'da onca güzel av yaptığım nisan-mayıs dönemini verimsiz geçirdikten sonra belki de şansım açılacak ve yaz sezonunda hayal ettiğim trofelere kavuşacaktım. Tek yapmam gereken hayallerimden vaz geçmemek, sabırla denemeye devam etmek ve o an geldiğinde gerek takım, gerek teknik, gerekse mental olarak hazır bulunmaktı.

İşim gereği mayıs ayının son haftasonunu açık denizde geçirdim. Açık denizden kastım kıyıdan en az 100 mil mesafeyi yani Akdeniz'in tam ortalarını düşünün. Telefonun çekmediği, dört bir yanınızda denizden başka bir şey göremediğiniz bir ortamda 46 saat geçirmek kulağa romantik gelebilir ama sakin bir havada gezi teknesinde değil de fırtına şiddetinde esen rüzgar ve 4 metrelik dalgara rağmen seyir yapmak zorunda olduğunuzda durum hiç de hoş olmuyor. Hayatımda ilk defa bu seyirde 26 saat boyunca iki bardak su dışında hiç bir şey yeyip içmeden azıcık uykuyla vardiya tuttum. Nihayet görevimizi başarıyla tamamlayıp sabaha karşı 3 gibi limana bağladığımızda karayı öpmek ve bir an önce evimdeki yatağıma kavuşup uyumak istiyordum. Gemideki işlerimi halledip eve varmam saat 08:00'ı bulsa da eve varır varmaz perdeleri kapatıp yatağımda derin bir uykuya daldım.

Uykunun en ağır yerinde telefonun sesine uyandım. Arayan iş arkadaşlarımdan İsmail idi. O kadar yorgun ve uykuluydum ki işle alakalı acil bir durum ihtimalini düşünmesem telefona asla cevap vermezdim. Uyku sersemi bir halde telefonu açıp "Alo" dedim. Telefonun diğer ucundaki İsmail limanın içinde gezen yeşil renkli 3 dev balıktan bahsediyordu. Söylediğine göre balıklar liman rıhtımı boyunca gidip geliyor ve aynı hattın dışına çıkmıyormuş. Beni aramasının sebebi de o balıkları nasıl tutacağını sormakmış. Nicedir hayalini kurduğum dev lambukaları duyunca uykum açılıverdi. Çatallaşmış sesimle "Hemen geliyorum sakın balıkları ürkütmeyin" deyip telefonu kapattım. Alelacele giyinip evden çıkmak için yataktan kalktığımda ayakta durmakta dahi zorlansam da telefonu kapattıktan sonra limana varmam en fazla 10 dk sürdü.

Arabamdan inip koşar adımlarla denize bakan İsmail'in yanına yürüdüğümde her biri 1 m civarı olan 3 lambukayı gördüm. Balıklar sakin bir şekilde liman rıhtımına parelel yüzüyor, arada biraz açılıp sonra tekrar duvar dibine yaklaşıyordu. Balıkları görünce heyecanım daha da katlanmıştı. Bir an önce oltamı atıp o güzel balıklardan birini yakalamak istiyordum ama acaba hangi yemi kullanmalıydım. Lambukaların su yüzeyinde su sıçratan, çok sesli yemleri sevdiğini bildiğim için tercihimi popper yemlerden yana kullanıp lambukaların en sevdiği renkler olan yeşil, turuncu tonlarda 135 mm'lik bir popper seçtim. İşimi garantiye almak için, seçtiğim yemi makinesinde 0.30 mm örgü ip ve 1 kulaç uzunluğunda 0.60 mm öncü misinası sarılı olan ağır at-çek takımımın ucuna bağlayıp heyecanlı bir şekilde balıkların olduğu yere gittim.

İlk atışımı sürünün ilerlediği istikametin 5 m önüne yapıp sert aksiyonlarla maksimum su ve ses çıkartmaya çalışarak çekmeye başladım. Yem balıkların 2-3 m önünden geçtiği halde yemle ilgilenen olmadı. İkinci atışımda yemi balıkların daha yakınından geçirmeye çalıştım. Bu defa lambukalardan biri yeme yönelip kalp atışlarımın hızlanmasına sebep olsa da vurmadan geri döndü. Sonraki atışta yemi balıkların önünden daha hızlı ve kısa aksiyonlarla geçirince balıklardan biri yine yemin peşine takıldı. Yem rıhtım duvarının dibine gelene kadar neredeyse burnu yeme değecek şekilde takip eden balık yine ısırmamıştı. Yemi sudan kestikten sonra vakit kaybetmeden 5 m ileri atıp hızlı ve kısa aksiyonlarla aynı balığın önünden geçirince bu sefer daha seri hareketlerle takip edip duvar dibinde saldırdı. O an yaşadığım mutluluğu tarif etmek çok güç. Yıllardır hayalini kurduğum o muhteşem balık nihayet oltamın ucundaydı. Balık açığa doğru fişekleyip çılgınlar gibi kalama alırken tek düşündüğüm şey balığı kaçırmadan dışarı çıkararak zafere ulaşmaktı. Takımımın sağlamlığına çok güveniyordum ama balık iğneden kurtulacak diye ödüm kopuyordu. 25 m kadar kalama boşaltan balık art arda 2 kere suyun dışına fırlayıp vücudunu silkeleyerek oltadan kurtulmaya çalıştıysa da başaramadı. 2 dk gibi kısa bir sürede yorulan balığı kıyıya getirip İsmail'in yardımıyla kakıçlamayı başardık. Karada çılgınlar gibi debelenen balık ağzındaki yemin boşta kalan iğnesini yeni aldığım spor ayakkabıma takıp yırtsa hiç önemsemedim. O an hayallerimin balığıyla birbirinden güzel fotoğraflar çekmekten başka hiç bir şey düşünemiyordum.


Liman mendireğinin kayalık kısmında hayallerimin lambukasıyla içime sinen birkaç fotoğraf çektirdikten sonra liman içine geri döndüğümde 2 lambuka hala aynı bölgede dolanmaya devam ediyordu. Geriye kalan 2 lambukadan biri benim yakaladığımla aynı boy diğeri ise biraz daha büyük ve alnı daha düzdü. Tahminime göre büyük olan balık erkek ve sürünün lideriydi. Oltamın ucunda takılı olan popper yemle bir balık daha kandırabilmek umuduyla tekrar atıp çekmeye başladım. Balıklar yine ya yemle hiç ilgilenmiyor ya da yemi takip edip geri dönüyordu. 20 dakika kadar balıklarla beraber liman rıhtımı boyunca volta atıp yem değiştirerek denedikten sonra nihayet ilk balığı aldığım yemle sürü liderinin ilgisini çekip vurmasını sağladım. Bu seferki balık ilkinden çok daha kuvvetli basıyordu. Makinemden muazzam bir hızla ip boşalırken ilk balığın aksine sakin bir şekilde mücadelenin keyfini çıkarıyordum. Yaklaşık 50 m ip boşaltan balık yorulma emareleri göstermeye başlayınca mücadele sırası bana geçti. Kah kontrollü bir şekilde çekip kah fişekleyen balığın kalama almasına müsaade ederek balığı önüme kadar getirmeyi başardım. Suyun içinde mücadele verirken yaldızlı yeşil rengiyle hepimize göz ziyafeti yaşatan balığı kakıçlama işini kendim yapmak için kamışı İsmail'e verip birkaç başarısız denemeden sonra günün ikinci lambukasını da kakıçlayıp dışarı aldım.





İkinci balığın yerde debelenip renklerinin bozulmasına izin vermeden, çabucak en güzel renkleriyle fotoğraflama işine koyuldum. Sonuç olarak ortaya albümümün en güzel fotoğrafları arasında yer alacak birbirinden güzel kareler çıktı. Şükürler olsun ki bir hayalim daha gerçek olmuş, başka oltacılardan son zamanlarda kıyılarda dolaştığını duyduğum dev lambukalardan 2 tanesi bana nasip olmuştu. Daha hayallerimi süsleyen, rüyalarıma giren nice balıklar var. Allah izin verirse hedefime ulaşana kadar hayallerimin peşlerinden koşmaya devam edeceğim. Şimdilik hayal etmesi bile güzel...



7 yorum:

  1. Okuma kamış ve makina sanırım. Detay verir misiniz ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuma Cedros Surf 318 cm, 20-50 lb kamış ve Okuma Azores 65 makine ;)

      Sil
    2. Çok keyifli süper heyecanla okudum aynı kafayı yaşadım

      Sil
  2. Tebrikler. Zevkle takip ediyorum...

    YanıtlaSil
  3. Harikasın Savaş.
    Tebrikler

    YanıtlaSil
  4. Blogunuzu yeni gördüm çok keyifli sohbet dinlermis gibi okudum teşekkürler

    YanıtlaSil