Havanın kararmasına yakın 10 gün önce avlandığım iskelede yerimi aldım. Bir önceki avda olduğu gibi spin takımımın ucuna bağladığım 2 g'lık bir zoka ve pembe renkli silikon kurtla deneyecektim. Bu yöntemle avlandığım her zaman olduğu gibi bu defa da yakalamayı en çok arzuladığım balık mırmırdı. Lezzet bakımından çok iddialı olmasa da spin takımın ucundaki iri bir mırmırla mücadele etmenin keyfine doyum olmaz. Silikon kurtla yakaladığım balıklar arasında mücadele bakımından mırmırla rekabet edebilecek tek balık baltabaş karagözdür. Fakat avlandığım merada baltabaş karagöz popülasyonu düşük olduğu ve nadiren oltaya vurduğu için karagözden yana pek ümidim yoktu.
Hava kararmadan önce yaptığım atışlardan sonuç alamadım. Zaten bu yöntemle iyi sonuç alabilmek için havanın kararması gerektiğini daha önce defalarca kere tecrübe etmiştim. Aslında bunun çok basit bir açıklaması var. Balıklar çoğu zaman belli başlı yemlerle beslenmeye güdülenir. Hedefindeki yem neyse onu arar. Gündüz vakti canlı tekeye çok rağbet eden istavrit, mırmır, ispari, karagöz ve levrek gibi balıklar silikon kurda pek vurmaz. Çünkü hedeflerindeki yem tekedir. Silikon kurtların taklit ettiği midye kurtları gündüz vakti midyelerin arasında gizlendiği halde gece gixlendikleri yerden çıkarak serbest bir şekilde dolaşmaya başlar. Dairevi hareketler yaparak suyun içinde gezinen bu kurtlar bir çok balık türünün iştahını kabartır. Dolayısıyla hedef av haline gelir. Balıkların silikon kurda gece daha çok rağbet etmesi de bundandır.
Hava iyiden iyiye kararınca mola verdiğim ava geri döndüm. Silikon yemimi 5 m kadar önüme sallayıp dibe inmesini bekledikten sonra kah küçük zıplatma hareketleri yaptırıp kah ağır ağır sararak yüzeye doğru çekmeye başladım. Silikon yem yüzeye yaklaşırken ilk vuruş geldi. Yüzeye yakın vurmasından ve mücadele şeklinden tahmin ettiğim gibi hatırı sayılır büyüklükte bir istavriti zorlanmadan dışarı aldım. Ben ilk balığımı kancadan çıkarıp ikinci atışımı yaptığım sıralarda öğleden beri gri bulutlarla kaplı olan gökyüzü yağmur çiselemeye başladı. Bunun bahar mevsiminin özelliği olan uzun süreli bir yağışın başlangıcı olduğunu bildiğim halde moralimi bozmadım. Balık olduktan sonra ıslanmaya değerdi.
Bu arada avın başından beri çiseleyen yağmur şiddetini arttırmaya başladı. Üzerimdeki kıyafetler yavaş yavaş ıslanıp ağırlaşmasına rağmen ava devam etmeye kararlıydım. Pembe renkli silikon kurdumu bir kez daha salladım. 30 saniye kadar yemin dibe inmesini bekledikten sonra makinemin sarma telini kapatıp aksiyon vermeye başladım. Yemi dipten yarım metre kadar kaldırmıştım ki sağlam bir vuruş aldım. Bu defaki kesinlikle istavrit değildi. Kafa atışlarına bakılırsa çok iri bir mırmır almıştım. Balık durmadan aşağı doğru basıp kaloma alıyordu. Balık o kadar kuvvetli basıyordu ki oltanın ucundakinin mırmır değil de başka bir balık olma olasılığını düşünmeye başlamıştım. Oltanın ucundaki güzel bir baltabaş karagöz olabilirdi mesela. Balığı görmek için can atsam da makinemde 0.22 mm monoflament misina sarılı olduğundan acele etmeden balığın yorulmasını beklemeliydim. Balığı bir kaç kez dipten kaldırdığım halde tekrar aşağı fişekleyip kalama aldı. Nihayet yüzeye yaklaştığında tekrar dibe dalmadan önce bir kaç saniye de olsa suyun içindeki parıltısını gördüm. Kesinlikle mırmırdan daha kalın bir balıktı. Marmara'nın ağır abisi baltabaş karagözdü oltanın ucundaki. Balığı gördükten sonra heyecanım daha da arttı. Aklımdan "ya misinayı dişleyip keserse", "ya iskelenin bacaklarına sararsa" gibi korkular geçtiyse de sakin bir şekilde balıkla mücadele etmeye devam ettim. Nihayet balık yoruldu. Aşağı doğru fişeklemeleri güçsüzleşti, yukarı çekişlerime boyun eğmeye başladı. Ağır ağır sarıp suyun yüzeyine çıkardığımda pes edip yan yattı. Şimdi balığı dışarı almak için bir çözüm düşünmeliydim. Yanımda kepçe yoktu. 0.22 mm misinayla balığı yukarı kaldırmayı denemekse yapılacak son şeydi. 10 m kadar ileride iskelenin karayla birleştiği yerdeki kayalıklara bakıp suyun kenarından balığı elimle alabileceğim bir kayayı gözüme kestirdim. Suyun üstünde yatan balığı ağır ağır kıyıya doğru sürükledikten sonra ıslak kayalar üzerinde kayıp düşmemeye dikkat ederek suyun kenarına indim. Daha önce defalarca kere oltanın ucundaki balığı elimle yakalayarak dışarı çıkarmışlığım olmasına rağmen bu defa baltabaş karagözün vücut formundan dolayı çok zorlandım. Heyecan dolu saniyelerden sonra zorla da olsa ensesinden tutmayı başardığım karagözü dışarı çıkarmayı başardım.
Saatlerdir yağan yağmurun altında sırılsıklam olmuş ama mutlu bir adamdım. Deniz yine cömert davranmıştı bana. Heyecanların, mutlulukların en büyüğünü yaşatıp yüzümü güldürmüştü. Fotoğraf makinesini yağmurdan korumaya özen göstererek yakaladığım karagözle çabucak bir kaç fotoğraf çektirdikten sonra ava geri döndüm. En fazla 20 dakika daha olta sallayıp bir kaç azman istavrit daha alıp avı sonlandırdım. Ben avdan dönerken de iskelenin dibi balık kaynıyordu ama bir gün için bu kadar balık, bu kadar mutluluk yeterdi bana. Onlar ait oldukları yerde yüzmeye devam etsinler. Kim bilir belki ilerde tanışırız kendileriyle...
Maasallah, kova dolmus, rastgele
YanıtlaSilSelamlar,
YanıtlaSilNe tür silikon kurt kullanıyorsunuz?
Keyif dolu nice avlar dileklerimle...
Selamlar,
YanıtlaSilNe tür silikon kurt kullanıyorsunuz?
Keyif dolu nice avlar dileklerimle...