24 Temmuz 2014 Perşembe

Gecenin Kralı

Dostlar selamlar,
Çoğu kez damdan düşercesine aniden verdiğim balığa gitme kararlarım, neticesin de hafızamın bir kenarında kalacak kadar güzel av günleri olarak av hayatımda ki yerini almakta. Yine öyle bir günde akşam yediye beş varken yola çıktım.

Deniz hafif çırpacak ve bir levrek su üstü sahtemi avlayacak hayalimi de yanıma almayı unutmadım.Vardım. Deniz çırpsa da tatsızdı,  su üstü sahtem de bir o kadar tuzsuz. Hava tamamen kararıncaya kadar levrek merasındaydım. Farklı sahtelerle en iyi atışlarımı yaptım, Ama nafile, bir sonuç alamadım. Avlak değiştirdim.
Eve de dönebilirdim ama balık fikri gecenin karanlığı gibi ağır basmıştı.




Bu ikinci avlakta Lrf takımını da yanıma aldım. Gece kandırılabilecek birçok balık olduğunu biliyorum. Belki bir çipura, belki bir eşkina veya iri bir mırmır. At-çek takımımla uzakları, Lrf ile de yakın mesafeleri tarayacağım. İlk olarak uzun mesafe koşucusu olan at-çek takımımla uzaklara varıyorum. Birkaç sahte değiştiriyorum. Gecenin karanlığında kendini gösterebilecek sahteler bunlar. İlla ki çok açık renkle olmak zorunda değiller. Kendini gösterebildiği kadar kamufle ederek te avcılığını kanıtlamış sahteler

Bir hareket yok. Sıra Lrf’de. Yakın mesafelere Mebaru aji ve kasagu 5 cm’lik silikon sahtelerle tarama vakti. Dibe batırıp sahteyi, çok ağır bir şekilde sarıyorum. Çok değil en fazla 15 metrelik atışlar yapıyorum. Yaptığım atışların birinde dipten ağır ağır çektiğim silikona bir şeyler asılıyor. Takılma değil bu. Hafif bir tasma atıp balığı yakalıyorum. Yavru alabalık gibi çırparak gelen balığı kayaya çıkarıyorum. İlk düşündüğüm bunun iri bir istavrit olduğu. Ama kafa lambasını açtığımda küçük bir kral olduğunu görüyorum. Levreğin en küçük modeli. Üzerinde yavru olduğunun göstergesi olan siyah benekleri. Baklacı diyorlar buralarda. Nasibe bak!
Hiç bu kadar küçüğünü yakalamamıştım.



Devamında Lrf ile kısa bir zaman daha devam ettim. Bu ara rüzgar biraz arttı. İlkbahar olsa da geceler hala biraz serin. Lrf takımını kenara koyup asıl takımı elime alıyorum. İşte benim takımım bu. Bana güven veren, elime aldım mı denizdeki tüm predatörlerle mücadele edecek güveni veren takım bu. Sahteyi takıp dalganın tam ortasına gönderiyorum. Gecenin kralı orada. Gecenin karanlığında süzülüyor. Sudaki her şeye saldırabilir. Öylede oluyor sahte görüş alanına girer girmez olduğu yerden fişekliyor ve makinenin ilk turunda sahteyi avlıyor. Nerden mi biliyorum? Her seferinde öyle oluyor da ondan. Makinenin ilk turunda ve hep aynı noktada.

Elimde üç metrelik Abu Garcia vendetta, okuma V sistem kamışa göre daha sert. Böyle bir sürprize karşı bugün bu kamışı tercih etmiştim. Balığı karaya almada daha bir önemi ortaya çıkıyor. Güzel iki kafa darbesinden sonra yukarı doğru atlıyor, Sesini duyuyorum ama görmüyorum onu. Görüş alanımda değil. Ama gelişinden ‘ben senin bildiğin dişlilerden değilim’ dercesine geliyor.

Direniyor. Kurtulmaya çalışıyor. Sudaki çırpınmalar yakınlaşınca, bunun hakkı kayanın üzeri olmalı, düşerse bu gece uyku haram dedirtecek kadar iri bir balık olduğu anlaşılıyor. Son bir hamle ile gecenin karanlığında, gecenin kralını kayaya çıkarıyorum. Sahte balık çirkin yüzüne sıkıca yapışmış. Çırpınmaları nafile. Avlamış sahteyi. Sahte de O’nu. Bu iş bu kadar deyip eve dönüyorum gece yarısı. Bu iş hakikaten de bu kadar


Herkese rastgele.
Nedim İNAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder