4 Ağustos 2015 Salı

Temmuz Yazılıları

Tür çeşitliliği bakımından en zengin denizimiz olan Akdeniz'de yılın 12 ayı kıyıdan ve tekneden bereketli avlar yapmak mümkündür. Bazı türler yıl boyu kıyılarda av verirken, bazı türler yılın  belli dönemlerinde açıktaki derin meralara çekilebilir ya da açık denizde yaşayan bazı türler yılın belli dönemlerinde kıyılara inebilir. Bölgelere göre ciddi farklılıklar gösteren balık davranışlarını öğrenmek zaman isteyen bir iş olsa da kapsamlı bir araştırmayla yıllar içinde tecrübe edilebilecek bilgileri çok kısa sürede edinmek de mümkündür. Antalya'ya taşınır taşınmaz araştırmalarıma ve bölgenin tecrübeli balıkçılarıyla sohbetlerime başlayarak, daha önce 7 ay yaşadığım Antalya bölgesine ait eksik bilgilerimi tamamlamaya çalıştım. Araştırmalarım neticesinde yazılı orkinosların en irilerinin yoğun olarak yaz başında av verdiğini, ağustos ayından itibaren ise aşırı miktarda yavru yakalandığını öğrendikten sonra haziran ayından itibaren hayalini kurduğum iri yazılı orkinosların peşine düşmek için fırsat kollamaya başladım.

Antalya halkı bu balığı genellikle kıyıdan, 50-60 g ağırlığında şeffaf bir şamandıranın arkasına 1.5-2 kulaç misina ve ucuna pipet, sim karışımıyla hazırladıkları 5-6 cm'lik el yapımı yemler bağlayıp at-çek yaparak yakalıyor. Bu yöntemle özellikle Antalya falezlerinden çok verimli avlar yapıyor olsalar da benim aklımda yazılı orkinosları tekneden sırtı yöntemiyle ya da hafif spin takımlarla yakalamak vardı. Haziran ayını iş yoğunluğundan dolayı boş geçtikten sonra nihayet 11 temmuz sabahı Vedat abimin zodyak botuyla ilk sırtı avımızı gerçekleştirmeye karar verdik.

Bir gün önceden sırtı avında kullanmak üzere ucunda bir adet maket balık olan silikon çaparisi hazırlama işine koyuldum. 0.45 mm beden üzerine aralarında birer metre olacak şekilde 5 adet üçlü fırdöndü bağlayıp fırdöndülerin boşta kalan uçlarına 40 cm boyunda 0.35 mm'lik görünmez misinadan ( Florokarbon ) köstek ve 5.5 cm'lik beyaz renkli silikon balıklar ilave ettikten sonra takımın 2 kulaç önüne sırtı pembe yanları gümüş hologramlı 11.5 cm'lik bir maket balık bağladım. Sabahın ilk ışıklarıyla balıkçı barınağından ayrılıp Lara falezler bölgesine doğru tam yol harekete geçtik. Yaklaşık 15 dakika sonra meraya varır varmaz rölanti hızına düşüp botun arkasından çaparimi koyverdim. Kıyıdan 100-200 m açıkta sırtı çekerek dolaşırken bir yandan da çarşaf gibi pürüzsüz olan deniz yüzeyinde hareket görebilmek için gözümle etrafı tarıyordum.

Yarım saat kadar kıpırtısız deniz üstünde dolaştıktan sonra nihayet deniz yüzeyinde balık oynakları görünmeye başladı. Süratimizi koruyarak rotamızı oynakların olduğu tarafa doğru çevirip birkaç saniye yol almıştık ki elimde tuttuğum misinaya sağlam bir ağırlık bindi. İşte bu tam da beklediğim vuruştu. Heyecanla dümeni balığın üzerine kırıp mücadeleye başladım. Kısa süreli bir şaşkınlığın ardından balık müthiş bir süratle dibe fişekleyip parmaklarımı yakarcasına misina boşaltmaya başladı. Daha önce hiç yarım kilo üzerinde yazılı orkinos yakalamadığım için balığın kuvveti beni şaşırtmıştı. Oltanın ucundaki balık 5 kilo üzeri çok büyük bir yazılı mıydı yoksa bu balıklar tahmin ettiğimden daha mı kuvvetliydi? Bu sorunun cevabını öğrenebilmek için dikkatli bir şekilde mücadele etmeye devam ettim. Muazzam bir kuvvetle dibe fişekleyip kasnaktan 20 m kadar misina boşaltan balık biraz sakinleşince hafif hafif çekmeye başladım. Misinayı birkaç metre ancak toplamıştım ki oltanın ucundaki ağırlık aniden boşalıverdi. Bir anlık balığı kaçırdığımı düşündüysem de Vedat kaptanın "Balık sana doğru yüzüyor olabilir." uyarısı üzerine hızlı bir şekilde misinanın boşunu almaya devam ettim. Çok geçmeden Vedat kaptanın haklı olduğunu anladım. Balık tekrar yön değiştirip basmaya başlasa da gücü biraz kırılmıştı. Temkinli bir şekilde çekip ağır ağır balığı yükseltmeye başladım. Yüzeye 8-10 m kala Akdeniz'in kristal berraklığının içinde pırıl pırıl bir balık göründü. Takımın ucundaki maket balığa saldırıp hem ağzından hem de karnının altından yakalanan balığı yüzeye çıkarıp kuyruğundan tuttuğum gibi botun içine aldım.



Nihayet hayallerini kurduğum büyüklükte olmasa da çok yakışıklı bir yazılı orkinos yakalayıp birbirinden güzel fotoğraflar çekme şansı yakalayabilmiştim. Ertesi gün akşam suyunda şansımı kıyıdan denemek üzere mendirek kayalıkları üstündeki yerimi aldım. Hedefimde, 270 cm, 20-50 g atarlı 2 parça spin kamış, 35 kalibrelik makine, 0.14 mm 8 kat örgü ip ve 1 kulaç uzunluğunda 0.36 mm florokarbon şok misinasından oluşan spin takımımla kaşık ve 30 g civarı jigler atarak tral, kuzu ( sarı kuyruk), baraküda, yazılı orkinos vb. balıkları kandırabilmek vardı. Yazılı orkinosların çok gelişmiş görme yetenekleri olduğunu bildiğimden tercihimi doğal renklerden yana kullandım. Yazılı orkinoslar hakkında bildiğim diğer bir şeyse çok süratli balıklar oldukları ve hızlı yemlere daha iyi tepki verdikleriydi. Ava 21 g'lık gümüş renkli bir kaşıkla hızlı düz sarım yaparak başladım. 15 dakika kadar deneyip sonuç alamayınca 30 g'lık mavi-gümüş renkli bir jigle hızlı düz sarım yaparak denemeye devam ettim. Bu şekilde de sonuç alamayınca çok sık kullandığım jigging aksiyonlarından biri olan peş peşe 2-3 sefer sertçe vurdurup boşunu alma şeklinde dipten başlayıp orta suya kadar yeme aksiyonlar yaptırmaya başladım. Jigging aksiyonlarına başladıktan sonra ikinci atışımda sağlam bir vuruş geldi. Büyük bir şey yakaladığımı sanarak takıma var gücümle asılıp balığı dipten yükselttiğimde gelenin hayal ettiğimden çok küçük bir yalederma olduğunu gördüm. Jigin kancası balığa yan tarafından takıldığı için balık olduğundan daha ağır gelmişti. Vakit kaybetmeden çeşitli jigging aksiyonlarıyla denemelerime devam ettim.



Sık uyguladığım jigging aksiyonlarından biri de kısa ve sert aksiyonlarla boşluk vermeden, süratli bir şekilde jigi en dipten satıha kadar çekip tekrar dibe ya da orta suya inmesini bekledikten sonra hareketi tekrarlamak. Aksiyonlarıma bu şekilde devam ederken orta suda çok kuvvetli bir vuruş daha aldım. Bu seferkinin büyük bir balık olduğundan hiç şüphem yoktu. Balık tüm gücüyle dibe doğru basarken ben de balığın misinayı dipteki kayalara kestirmesine engel olmak için kamışımı olabildiğince yukarıda tutup boşluk vermeden sarmaya çalışıyordum. Acaba oltanın ucundaki neydi? Dipten en az 10 m yüksekte vurduğuna göre orfoz ya da lahoz olma ihtimali düşüktü. Hiç yorulmayacakmış gibi dibe, yukarı, sağa, sola fişekleyerek çılgınca mücadele eden balığın ne olduğunu az çok anlamıştım. Nihayet balığı yüzeye çıkarmayı başardığımda oltanın ucundakinin çok yakışıklı bir yazılı orkinos olduğuna tamamen emin oldum. Kıyıya getirdiğimde balıkta hala hiç bir yorulma emaresi yoktu. kıyıya paralel müthiş bir hızla manevralar yaparak oltadan kurtulmaya çalışan balığı uygun bir anını denk getirip dışarı almayı başardım. Yazılı orkinosun ardından aynı yemle orta boy bir de melanur kandırıp avı sonlandırdım.





Takip eden günlerin akşam sularında da kıyıdan spin takımım ve hafif jiglerle denemeye devam ettim. 13 temmuz akşam suyunu tek bir vuruş dahi alamadan boş geçip 14 temmuz akşamı 19:15 sularında 45 g'lık beyaz hologramlı bir jigle yakışıklı bir yazılı orkinos daha kandırdım. Yine çok keyifli ve heyecan dolu bir mücadelenin ardından dışarı almayı başardığım balıkla birkaç kare fotoğraf çektirip tek balıkla avı sonlandırdım. Sonraki günlerde gerek iş ve ailevi sorumluluklarım gerekse yüksek nem oranıyla birleşince dayanılmaz bir hal alan sıcak hava yüzünden nadiren deneyebildiğim kıyı avlarından sonuç alamadım.




Sıcak ve nemli hava, özellikle uzun mesafeler yürümeyi gerektiren kıyı avlarını çekilmez hale getirince fırsat bulabildiğimiz sabah sularında Vedat Kaptan'ın botuyla yazılı orkinos hedefli denemelerimize devam ettik. Vedat Kaptan, oğlu Teoman, yeğeni Kaan, can dostum Mehmet Ali ve ben takip eden günlerde çok güzel bir ekip oluşturduk. 19 temmuz sabahı gün ağarmadan 04:15'te buluşup Vedat Kaptan'ın kamyonetine irtibatlı römorku ile çektiği zodyak botunu Yeni Liman Balıkçı Barınağındaki çekek yerinden denize indirdik. Gün ağarırken oltalarımızı suyla buluşturabilmek için rotamızı Konyaaltı plajının bitişiğindeki falezlere doğru çevirip sabahın sessizliğini bozan motorumuzun sesiyle kıpırtısız denizin üstünden kayarcasına yola koyulduk. Meraya vardığımızda gün yeni yeni ağarıyordu. Heyecanlı bir şekilde takımlarımızı hazırlayıp spin takımımın ucuna taktığım beyaz hologramlı 45 g'lık jigi suyla buluşturdum. İlk başlarda hareketsiz olan deniz yüzeyi havanın aydınlanmasıyla birlikte yazılı orkinos oynaklarıyla karışmaya başladı. Dört bir yanımızda beliren oynakların arkasına doğru arka arkaya atışlar gerçekleştirdiğimiz halde aşırı miktardaki yavru balıklara odaklanan yazılı orkinosları kandırmayı başaramadık. Bir ara 100 m kadar ilerimizde diğerlerinden daha büyük bir beslenme çılgınlığı meydana geldi. Suyun üstünde kaçışan yavru balık sürülerinin arasına onlarca yazılı orkinos aynı anda saldırıp hızlarını alamayarak suyun dışına fırlıyordu. Hemen motoru çalıştırıp sürüyü korkutmayacak şekilde yaklaştıktan sonra ilk atışımı gerçekleştirdim. Oynağın hemen arkasına düşen jigimi küçük ve seri aksiyonlarla sürünün arasından çekmeye başlar başlamaz vuruş geldi. Aman Allah'ım bu nasıl bir kuvvet, bu nasıl bir hız. Oltaya yakalanır yakalanmaz dibe fişekleyen balık makinemden müthiş bir süratle ip boşaltırken hiç bir şey yapmadan bekliyordum. Kıyıdan açıkta olduğumuz için ipin kayalara sürtünüp kopma ihtimali çok düşük olduğundan stressiz bir şekilde mücadele edip botun yanına getirdiğim balığı kuyruğundan tuttuğum gibi botun içine aldım.



Yakaladığım yazılı orkinostan sonra keyfimiz yerine gelmiş şekilde ava devam ettik. Ara ara beliren oynakların arkasına atışlar yapmaya devam ederken sonar ekranında altımızdan geçen balık sürülerinin uyarısını gördükçe jigimi 30 m derinlikteki dibe indirip seri aksiyonlarla yukarı çekiyordum. Yine sonar ekranında yoğun balık gösterdiği bir ara dipten aksiyon yaptırarak çektiğim jigime güzel bir balık yapıştı. Gelen çok iri boy bir istavritti. Bu boydaki bir jige atladığına ilk defa şahit olsam da balıkların bölgesel davranış farklılıklarına alışık olduğumdan çok fazla şaşırmadım. Avın devamında başka balık alamayınca sıcak bastırmadan limana dönmeye karar verdik. Geri dönüş yolunda sıçan adasının açıklarında rölanti hızına düşüp 1 mm'lik misina üzerine beşer kulaç aralıklarla bağlanmış 100 gramlık 5 kurşun, son kurşunun önünde 7 kulaç 0.60 mm florokarbon misina ve 14.5 cm'lik kolyoz desenli bir maket balıktan oluşan dip sırtısı takımımızı denize koyverdim. 25-30 m derinliklerdeki meranın üzerinden geçerken hiç beklemediğim bir anda vuruş geldi. Balığı çekerken aklımdan bir sürü farklı tür geçse de gelen yine çok yakışıklı bir yazılı orkinostu. Bu balığın hatrına merada birkaç tur daha sırtı çekip başka vuruş alamayınca avı sonlandırdık.





23 Temmuz sabahı da aynı ekiple gün ağarmadan denize açılıp soluğu falezlerin açığındaki meramızda aldık. Farklı sektörlere yolladığımız 28-60 gr arasında değişen jiglerimizi yaralı balık aksiyonlarıyla çekerken ilk vuruş genç denizci Teoman'a geldi. Keyifli bir mücadelenin ardından botun içine almayı başardığı balık çok yakışıklı bir yazılı orkinostu. Peşi sıra dipten seri aksiyonlarla yukarı çektiğim 45 gr'lık jige bir vuruş da ben aldım. Bu defaki balık hatrı sayılır boyda bir istavritti. O dakikadan sonra hepimiz peş peşe vuruşlar aldık. Takımın en genç üyesi Kaan'ın yakalayıp incitmeden geri saldığı yavru kaya gridası dışında gelenlerin hepsi istavrit azmanıydı. Vurup bırakan, sudan çıkarırken kurtulan ve botun içine giren onca balıkla çok keyifli geçen avı 10:00 gibi sonlandırıp limanın yolunu tuttuk.





1 hafta kadar işlerimizden fırsat bulup denize denize açılamadık.  31 temmuz sabahı aynı ekip toplanıp tekrar denize açıldığımızda ise ilk durağımız Kaleiçi limanı önlerindeki batık geminin çevresi oldu. Sonar cihazımız batık çevresinde yoğun balık yazdığı halde bir süre hiç birimiz vuruş alamadık. İlk vuruş ava başladıktan yaklaşık 45 dakika sonra 10.5 gr'lık çok hafif bir jigle deneyen Mehmet Ali'ye geldi. Kamışın bükülmesine bakılırsa balık beklediğinden büyüktü. Daha küçük bir şeyler hedefiyle salladığı jigin üçlü kancasının balığa dayanabilmesi için mücadeleyi uzun tutup balığı tamamen yorması gerekiyordu. Birkaç dakika temkinli bir şekilde mücadele ettikten sonra keyfi yaşamam için oltayı bana devretti. 5 dk kadar süren heyecan dolu fakat bir o kadar da keyifli mücadelenin ardından botun yanına getirdiğim balık yine çok yakışıklı bir yazılı orkinostu. Sakince kuyruğundan tutup botun içine aldım.

Aynı merada yarım saat kadar denedikten sonra rotayı Büyük Liman mendireğine çevirdik. Trafik hattına ve demir sahasına girmeden rölanti hızda dolaşıp yaklaşık 40 m derinliklerde sonar ekranında balık görünce stopa çektik. Daha büyük bir şeyler kandırabileceğimi umduğum yeni meramızda bu defa spin takımım yerine nispeten daha sağlam olan shore jigging takımıma şans verip 60 gramlık beyaz hologramlı jigimi dipten yukarıya doğru kısa ve seri aksiyonlarla çekmeye başladım. Jig dipten 20 m kadar yükselmişti ki çok sağlam bir vuruş geldi. Balığın kuvvetine bakarak bu defa farklı bir şey yakaladığımı hissediyordum. Oltanın ucundaki kuzu muydu yoksa kallavi bir yazılı orkinos mu almıştım? Takımımdaki ipe ve jige monte ettiğim 1/0 no asist kancaya çok güvendiğim için korkmadan asılıp balığı çabucak botun yanına getirdim. Bu seferki de diğerlerinden biraz büyükçe bir yazılı orkinostu. Henüz tam yorulmamış balığı botun içine almak için kuyruğundan tutmaya çalıştığımda motor gibi salladığı kuyruğuyla beni biraz sarssa da elimden kurtulmayı başaramadı. Yemyeşil sırt desenleriyle muhteşem görünen balığı renkleri solmadan önce fotoğraflama işine koyulduk.




Hayalimdeki yazılı orkinosların peşinden koşarak geçirdiğim temmuz ayını da böylelikle bitirmiş olduk. Çok şükür ki Akdeniz yine tüm cömertliğiyle bereketini bizlere sundu. Kısa sürede birbirinden güzel balıklar yakalarken acemisi olduğum yazılı orkinos avcılığı hakkında da çok şey öğrendim. Hayalini kurduğum büyüklükte yazılılar yakalayamasam da bir gün mutlaka onlarla karşılaşacağımıza inanıyorum. Sırada hayalini kurduğum başka başka balıklar var. Bekleyip görelim...

2 yorum:

  1. tebrikler, yine çok güzel avlar ve detaylı bilgi paylaşımı. keyifler daim olsun...

    YanıtlaSil
  2. rapala kullanımında 2 igne veya 3 igneli farkedermi ?

    YanıtlaSil