2 Nisan 2016 Cumartesi

Önsöz

Uzun, uzun yıllar önce, güneşin altında dolaşmaktan ensesi kapkara olmuş, üstü başı kir pas, dizleri yara bere içinde, deniz sevdalısı, kara kuru bir çocuk vardı. Deniz ve balıkları o kadar severdi ki, babası kızdığı halde gizli gizli deniz kenarına iner, oltacı tezgahlarının arkasında bulduğu dolaşmış misinaları dişleriyle keser, birbirine bağlar, dolaşmış çaparilerden ayıkladığı iğne ve küçük bir taş parçasını da ilave edip doğru iskelenin yolunu tutardı. İskeleden ayaklarını sarkıtıp, babasının işten gelme vaktine kadar bir dünya kaya balığı yakalar ve mahallenin kedilerine ziyafet çekerdi. Denizle iç içe olduğu, balık tuttuğu sürece mutluydu.

Bir gün yine oltacı Rıza abinin tezgahının arkasından toplayıp birleştirdiği misina parçalarının ucuna iğnesini bağlamış, sabırsızlıkla iskeleye doğru yürürken bir yandan da dişiyle iğne düğümünden sarkan misina fazlalığını kesmeye çalışıyordu. O kadar sabırsızdı ki, her yeri düğümlerle dolu 10 metrelik misinasını tahta parçasına sarmayı bile bekleyememişti. O yürürken arkasından sarkan misinanın düğümlerinden biri, ya bir yere takıldı ya da birisi misinanın üstüne bastı, o kısımdan emin değildi ama tam iğne düğümünün fazlalığını dişiyle keseceği sırada iğne dudağına saplanmıştı. Panik halinde iğneyi çıkarmaya çalıştı ama başaramadı. İğnenin tırnağı o kadar derin girmişti ki ne kadar uğraşırsa uğraşsın iğne çıkmıyordu. İğneyi sağa sola çekiştirdikçe canı daha çok yanıyor, dudağından kanlar damlıyordu. Korkudan ağlamaya başladı. Yakaladığı onca balık için Allah tarafından cezalandırıldığını düşündü. Ağlaya ağlaya bir daha balık tutmayacağına yeminler etti ve sonunda canının acısına aldırış etmeden, sertçe asılarak iğneyi dudağından çıkardı.

O uğursuz oltayı olduğu yere bırakıp koşarak evine gitti. Olan biteni kimseye anlatmama kararı almıştı. Yaz tatilinde olduğu halde yemin ettiği için günlerce balık tutmadı. Sonunda dayanamayarak başından geçenleri annesine anlatıp "Ben ne yapacağım şimdi, bir daha hiç balık tutamayacak mıyım?" diye sordu. Annesi her zamanki gibi onu düştüğü zor durumdan kurtaracak bir yol buldu ve "Oğlum, çocukların yemini kabul olmaz ki." dedi. O an dünyalar onun oldu. Mutluluktan havalara uçacak gibiydi. Annesine sarılıp doyasıya öptü ve evden fırladığı gibi denize koştu. İşte o çocuk, yıllar sonra bugün, ikinci kitabını yayınlamanın mutluluğunu yaşıyor. Aradan geçen yıllar boyunca deniz ve balık sevdası katlanarak büyüdü. 9 yaşında yakaladığı kaya balığına nasıl heyecanlanıyorsa bugün yakaladığı her balıkta aynı heyecanı yaşamaya devam ediyor. Şu satırları yazarken bile ertesi sabah, gün doğmadan başlayacağı av için heyecan duyuyor. Ve yine sizi uyarıyor; Böyle bir hayatı hayal etmiyorsanız bu kitabın kapağını kapatın ve bir daha asla açmayın.

Yasal Uyarı: Balık tutmak bağımlılık yapar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder