13 Mayıs 2016 Cuma

Çeşme Güzelleri

Bilgi, tecrübe ve malzeme yönünden ne kadar donanımlı olursak olalım, mevzu bahis balık avcılığı ise her zaman başkalarından öğrenecek bir şeyler vardır. Modern balıkçılık disiplinleri ve son teknoloji av gereçleri çoğu zaman güzel avlar yapmamızı sağlasa da bazen geleneksel yöntemler karşısında hezimete uğrayabiliriz. Bu olay, yabancısı olduğumuz meralarda daha sık başımıza gelir. Balık davranışlarındaki bölgesel değişiklikler, çok güvendiğimiz yem ve tekniklerin sonuçsuz kalmasına ve herkes balık tutarken tek bir balık bile kandıramadan boş dönmemize sebep olabilir. Bu gibi durumlarda kendi bildiğimizi okumak konusunda fazla ısrarcı olmamak, yerel balıkçıların verim aldığı yöntemleri öğrenmeye çalışmak en doğru seçim olabilir.

Bahsettiğim durumu Dikili'den sonraki limanımız olan Çeşme'de bir kez daha yaşadım. Daha önce 2015 temmuz ayında da 3 gün süreyle Çeşme'de bulunmuştum. Bu süre zarfında iskeleden, pelet yem diye tabir edilen ve balık çiftliklerinde kullanılan yemlerle levrek ve çipura avlayan oltacıları gördüğüm halde 3 gün boyunca bu yöntemi uygulamamakta direnmiştim. Onlar her gün adam başı 5-10 parça iri balık yakalarken ben LRF tekniğiyle uğraşmış, envai çeşit yapay yem kullandığım halde birkaç küçük sargoz ve ispari dışında balık kandıramamıştım. 2 mart 2016 tarihinde Çeşme limanına tekrar bağladığımızda ise aynı balık furyasının devam ediyor olmasını ümid ediyordum. İlk günün sabahı iskelede toplanan pelet yem oltacılarını görünce kararımı verdim. Bu işi en ince ayrıntısına kadar öğrenecek ve 3 gün boyunca bildiğim yöntemlerle değil sadece bu teknikle deneyecektim.

Diğer oltacıları kısa bir süreliğine seyrettikten sonra iş arkadaşım İsmail ile birlikte oltacı dükkanının yolunu tutup, yüzer metrelik 2 makara 0.18 mm misina, birkaç adet 1 gramlık kıstırma kurşun, pelet yem takmaya uygun sağlam beyaz iğne ve 2 kilo pelet yem alıp iskeleye döndük. İsmail takımını elle, bense LRF takımım ve ucuna bağladığım 2 metrelik 0.18 mm avcı beden misinasıyla kullanacaktım. Misinalarımızın ucuna iğneleri bağlayıp, iğnenin 1 karış gerisine kıstırma kurşunlarımızı monte etikten sonra diğer oltacılardan uzak bir köşede denizi avuç avuç serpiştirdiğimiz pelet yemlerle yemlemeye başladık. Çoğunluğu, civardaki balık çiftliklerinden kaçan levrek ve çipura sürüleri her gün oltacıların attığı kilolarca pelet yemlerle beslenmeye alıştığı için yemleme işlemi çok önemliydi. Standart boydaki birer adet pelet yemi iğnelerimizin ağız boşluğuna sıkıştırdıktan sonra 5 m kadar ileri savurup misinalarımızın boşunu alarak yavaş yavaş dibe batmasını beklemeye başladık.



Yemlerimiz dibe inince tekrar atış yapıyor, atıştan önce ve sonra suya birer avuç yem serpiştiriyorduk. Bu şekilde 10 dakika kadar denedikten sonra ilk vuruşu İsmail aldı. Gelen porsiyonluk bir çipuraydı. Çok geçmeden dipte beklettiğim benim yeme de sağlam bir vuruş geldi. Kamışın ucunu sertçe yukarı kaldırıp tasmayı vurmamla balığın fişekleyip kamışımın iki büklüm eğilmesi bir oldu. Bu kesinlikle porsiyonluk bir balık değildi. Kafa atışlarına bakılırsa çok iri bir çipura yakalamıştım. 5 dakika kadar süren heyecan dolu mücadelenin ardından nihayet balık yorulup yükselmeye başladığında suyun derinliklerindeki koca parıltıyı fark ettim. Oltamın ucundaki tam da hayal ettiğim gibi iri bir çipuraydı. Bizi görünce gücünün son kırıntılarıyla birkaç kez daha dibe fişekledikten sonra tamamen yorulan balığı kolayca kepçeleyip dışarı aldık.



Avımız başladığı gibi aynı bereketle devam etti. Fazlaca yemimiz olduğu için ara vermeden yemleme yaparak sürüyü önümüzde tutuyor, oltalarımızı iki yemleme arasındaki onar saniyelik boşukta sallayarak kendi yemlerimizi, suya serpiştirdiğimiz yerlerin arasında gizlemeye çalışıyorduk. Bu şekilde peş peşe balık almaya devam ettik. İlginçtir ki ilk çipuralardan sonra İsmail peş peşe porsiyon irisi levrek yakaladığı halde bana gelen balıklar çoğunlukla çipura oldu. Bu durumun tek açıklaması benim çipura sevdasına yemi dipte daha uzun süre bekletmem olabilir diye düşünüyorum. 3 saatlik av boyunca kovaya, İsmail 2 çipura, 5 levrek bense 1 melanur, 7 çipura atmıştım. İkimizin de ilk defa denediği bir teknik için beklentilerimizin üzerinde bereketli ve keyifli bir av oldu.




Ertesi gün işlerimiz nedeniyle daha kısa bir av gerçekleştirebildik. İlk günkü kadar bereketli olmasa da aynı teknikle iri boy bir melanur, porsiyonluk bir çipura ve geri saldığım yarım kilo civarı bir levrek kandırmayı başardım. Çeşme'deki son günümüzde ise beni bir sürpriz daha bekliyordu. Öğleden sonra yoğun yemleme ve yarım saatlik bir bekleyişten sonra nihayet sağlam bir vuruş aldım. Sert kafa darbelerine bakılırsa oltanın ucundaki yine iri bir çipuraydı. İncecik LRF takımımla yaklaşık 5 dakikalık çok keyifli ve heyecanlı bir mücadelenin ardında yüzeye çıkardığım balığı kepçeleyip dışarı aldık. Hatrı sayılır boydaki bu çipura Çeşme avlarımın son balığı oldu. Daha önce Çeşme'ye gidenler bilir, Çeşme sahilinin hemen arkasındaki tepede kocaman haflerle "En güzel hayaller Çeşme'de gerçekleşir." yazısı vardır. Yazının aslı varmış. Benim iri bir çipura yakalama hayalim de burada gerçek oldu...





2 yorum:

  1. Guzelde su baliklari kameraya bu kadar yaklastirmasan.
    Gercek disi yaniltici oluyor.

    YanıtlaSil
  2. elinize ağzınıza sağlık..........

    YanıtlaSil