Çocukluğumdan beri deniz kıyısındayım. Elimde tahta parçasına sarılı birkaç metre misinayla kayabalığı, lapin, kefal ve gümüş peşinde sabahtan akşama kadar güneşin altında dolaşmaktan ensemin kapkara olduğu günlerin üzerinden uzun yıllar geçti. O günlerden bugüne çok şey değişse de içimde değişmeden kalan şeyler de var. Makaraya sarılı ince bir misina üzerine iliştirilmiş tek kancadan ibaret şeytan oltası hala favori takımlarımdan biri. Bundan yaklaşık 20 yıl evvel kaya balıkları oltamın ucundaki midye parçasını tırtıkladığında duyduğum heyecan nasılsa, bugün iri bir balık oltamın ucundaki canlı tekeyi yutup misina parmaklarımın arasından akmaya başladığında duyduğum heyecan aynı.
Marmara denizinde yaz ayları trofe balık bakımından ilkbahar ve sonbahara göre daha verimsiz geçer. Yatak yapan bireyler dışında lüfer, palamut, levrek gibi avcı balık sürülerinin büyük kısmı yazı Karadeniz'de geçirir. Karagöz, mırmır, eşkina, minekop gibi avcılık değeri yüksek olan bir çok tür de yazın oltalara daha az rağbet eder. İstisnalar olsa da yaz aylarında bu balıkları kandırmak ilkbahar ve sonbahara göre daha zordur. İşim icabı 2014 yazını da evimden uzak İstanbul'da geçireceğimi öğrendiğimde trofe balık bakımından çok bir beklentim olmasa da İstanbul'a geçer geçmez gerek LRF, gerek spin, gerekse yemli takımlarla denemelere başladım.
Sabah, akşam ve gece suyunda gerçekleştirdiğim lüfer ve levrek hedefli at-çek avlarım sonuçsuz kalıp LRF takımlarıyla kandırdığım balıklar tatmin edici olmayınca yemli takımlara yöneldim. 10 Temmuz akşamı hava karardıktan sonra marina içinde bağlı bulunan yatların arasından şeytan oltasıyla denemeye karar verdim. Geçtiğimiz sene marina mendirek kayalıklarında ve yatların arasındaki yüzer parmak iskelelerin altında kalabalık karagöz sürüleri gördüğüm halde gündüz vakti yem yedirmeyi başaramamıştım. Yüzer iskeleleri dibe bağlayan kalın zincirlerin üzerindeki midyelerle beslenen karagözler çok ürkek oluyor. Balıkları kaçırmamak için çok sessiz hareket etmem gerektiğini biliyordum. İskeleye çıkmadan önce kıyıdan kepçe yardımıyla çıkardığım tekelerin içinden en irisini seçip makaraya sarılı 0.28 mm'lik şeytan oltasının ucundaki 4 numara çapraz kancaya taktım. Bütün hazırlıklarımı kıyıda hallettikten sonra yanıma sadece ucunda yemi hazır olan şeytan oltasını ve kepçemi alıp yumuşak adımlarla iskelenin ucuna doğru yürümeye başladım. İskelenin ucuna bir adım kala çok sessiz bir şekilde kepçeyi yere bırakıp suya çok yaklaşmadan yemi hemen iskelenin altına sarkıttım.
Heyecan dolu bir kaç saniyenin sonunda beklediğim vuruş geldi. Misina boşta olduğu halde vuranın büyük bir balık olduğunu anladım. Yemi tek hamlede vakumlayarak yutan iri balıkların vuruş şekliydi bu. Tasmayı vurmamla birlikte oltanın ucundaki karagözün kapkalın gövdesiyle yanlayarak oluşturduğu müthiş kuvveti hissettim. Balığın misinayı suyun içindeki midye kaplı zincirlere kestirmemesi için normalde yapmayacağım şekilde yol vermeden asılmaya başladım. Yorulmasına müsaade etmeden yüzeye çıkardığım balık tüm gücüyle suyu döverken tek hamlede kepçeleyip dışarı almayı başardım. Kepçenin içindeki balık muhteşem bir karagözdü. Elimle üzerine bastırıp zaptetmeye çalıştıysam da kuyruk darbeleriyle iskeleyi dövüp tüm sürüyü kaçırdı. O gece yer değiştirerek 1 saat daha denediğim halde başka vuruş alamadım.
O günden sonra marinanın içini ara ara şeytan oltasıyla yoklamaya devam ettim. Bazen gece yarısından önceki saatlerde bazen de gece yarısından sonra sahura kadar olan vakitte 1-2 saatlik denemeler yaptım. Nihayet 15 Temmuz gecesi sabaha karşı marina mendireğine yakın olan iskelelerden birinde bir tane kaçırdıktan hemen sonraki atışımda aynı boyutlarda bir karagöz daha yakalamayı başardım. Sonraki günlerde işlerimin yoğunluğundan dolayı daha nadir yapabildiğim avlarda başka karagöz yakalayamasam da yazın ortasında yakaladığım bu güzel karagözlerin zevki beni uzun süre idare edecek cinstendi...
savaş bey bursa gemlik mudanya sahillerinde baltabaş avlıyabileceğim avlak varmıdır tavsiye edebileceğiniz mera varmıdır teşekkürler...
YanıtlaSil