3 Eylül 2014 Çarşamba

Yeni Sezon Yeni Ümitler ve Olası Yeni Hayal Kırıklıkları

Günümüzde doğaya hiç bir şey vermeden sadece doğanın sömürülmesi yoluyla üretim yapılan en önemli endüstri dalı “balık avcılığı”dır. Benzer kapsamda sayılabilecek ikinci ve son örnek ormancılıktır. Bodoslamadan konuya dalacak olursak, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de doğal su ürünleri kaynakları o kadar kötü kullanıldı ki, artık her sezon başında yeni ümitlere kapılmak kadar sezon sonunda yaşanacak hayal kırıklıklarına da hazır olmak gerekiyor.

Kısacası artık balıkçılığın eski alışkanlıkları ve eski kafaları tatmin etmesi mümkün değil. Yeni ve doğru bir bakış açısı lazım. Balıkçılıkta düzen tamir edilmesi zor bir şekilde bozulmuştur ve yer gök balık dolsa bile kazanç yetersiz kalacaktır. Günümüz koşullarında ülkemizde avlanan balıktan balıkçıya düşen pay sadece karada /denizde çiftlik, balık unu/yağı ve yem fabrikası, strafor kutu, işleme, paketleme ve soğuk depolama tesisi gibi çeşitli yatırımlar yapmış, pek çok tekneyi kendisine çalışmak zorunda bırakmış bir kaç balıkçıyı memnun eder. Gerisi sadece borcuna borç katar, milyonluk yatırımında amele gibi çalıştığıyla kalır.

Bu hesaba itirazımız varsa olması gereken yeni bakış açısına uygun şekilde sorunun çözümüne katkı sağlamak, yanlış gördüğümüz hesabı düzeltmeye yardımcı olmak zorundayız. Sorunun kendi kendine düzelmesini beklemek, nasılsa birileri düzeltir diye ummak ya da her şeyi eleştirerek karanlığa küfretmek çözüm değil, Konfüçyüs'ün dediği gibi; kalkıp bir mum da bizim yakmamız gerekiyor.

Geçmiş tecrübeler “çinakop başka, lüfer başka balıktır” diyenlerin, bu benzer saçmalıklara karşı cılız itirazlarını bile duyamadığımız bilim adamlarının, balıkçılığı kayıt altına almamakta, büyük boyutlara ulaşan ve topyekün tüm balıkçılığın kaymaya başladığı bir mecra olan kaçak avcılıkla mücadele etmemekte ısrar eden bakanlığın, devletin yayınladığı istatistiklere, “bunlar yanlış” deyip, teknesine gelen anketçiyle dalga geçen, doğru bilgi vermeyen balıkçının veya hiç bir kayıt tutmayan tabela kooperatiflerinin çare olmadığını gösteriyor.

Sanırım aklımızdan “neden denizlerimizdeki balık balıkçımıza yetmez” diye bir soru geçmiştir. Gelin bir hesap yapalım ve cevabı hep beraber görelim. Geçen sene resmi rakamlara göre bu memlekette 180 bin ton hamsi avlandı. Yarısı balık unu/yağı fabrikalarına gittiğine göre tutarı en fazla 180 - 240 milyon TL eder. Buradan hamsi avlayan gırgır teknesi sayısını dikkate alırsak tekne başına 1 milyon TL'den daha az para düşer...

Düşer mi? Düşmez, çünkü geçen sene (Gürcistan ve Abhazya'da avlananlar hariç) yaklaşık 20-25 takım tekne başına 6-10 bin ton civarında hamsi avlarken hamsi av belgesi olduğu halde 150 den fazla gırgır teknesi kumanya altı kaldı. (Devletin rakamlarına inanmayanlar 20-25 takımın 6-10 bin ton arası hamsi avladığını dikkate alırsa, gerçekte ne kadar hamsi avlandığını bilenlerin sadece balıkçılar olmadığını görecektir). 20-25 takım 6-10 bin ton arasında hamsi avladığında diğer teknelerin payına çok fazla hamsi düşmediği de aşikardır.
Yani hamsi gelirlerinin %90'ı 20 takım ile buzhane ve fabrika sahiplerine gitti. Geri kalan teknelerin cebine üç-beş kuruş girdiyse bu hamsiden değil istavrit, sardalya ve çinekoptan oldu. Özellikle Marmara takımları ve bir iki Ege takımı bu balıklar sayesinde kumanya altı kalmaktan kurtuldu.

Geçen sene Karadeniz'de dip trolcülüğü yapan yaklaşık 250 tekneden sezonu borçsuz kapatan sadece 15-20 tekne vardı. Ortasu trolü için resmi rakamlar verimsiz bir sezon gösterse de çoğu sezonu halinden memnun kapattı. Bu rakamlar böyle uzar gider...

Balıkçı kazandı mı? - Kazanmadı.

Peki vatandaş ucuz ve bol balık yedi mi? - Yemedi.

Öyleyse bu kadar balık niye kırılıyor, bu kadar tekne neden boşuna çalışıp duruyor?

Nedeni açık. Çoğu balıkçı kabzımala ve fabrikaya olan borcu nedeniyle hiç itiraz edemeden, avladığı balığın kaç para ettiğini bilmeden pazara gönderiyor. Özellikle buzhaneye giren hamsi, palamut ve çinekop balığında tekneye yazılan pusula ile piyasa fiyatı arasında 5-10 kata yakın fark oluyor. Balıkhaneye gönderilen balıklar ise kankiler arasında alavere/dalavere yapılarak balıkhanede ulaştığı fiyattan değil, balığın ilk gönderildiği kabzımalın biçtiği değerden pusulaya yansıtılıyor. Namuslu balıkçı zor koşullarda balık avlayıp para kazanmaya çalışırken kaçak avlananlar, özellikle de Kumkapı merkezli korsan troller piyasayı istedikleri gibi bozuyor. Ne barbun-tekir para ediyor, ne bakalyaro mezgit, ne de istavrit çinekop gerçek fiyatından balıkçıya yansıtılıyor.

Asıl konusu geleneksel balıkçılığı korumak olan GELBALDER ülkede her şeyiyle kötüye giden, kötü yönetilen balıkçılık nedeniyle kendini büyüklü - küçüklü tüm balıkçıların çıkarını savunmak durumunda buluyor. Çünkü gırgırcı ve trolcü kendi av sahalarında para kazanamazsa geleneksel balıkçıların av sahalarına göz dikiyor. Çünkü gırgırcı ve trolcü sezonu borçla kapattığı sürece daha küçük balıkları, daha kıyı sulardan ve stokların kaldıramayacağı miktarda avlıyor. Böylece geleneksel balıkçıların, hatta tüm vatandaşların hakkı olan balık stokları mahvoluyor.

Keşke daha iyi bir düzene sahip bir balıkçılığımız olsa da biz de yönümüzü küçük ölçekli balıkçının sorunlarını çözmeye dönebilsek. Keşke sadece deniz, göl ve baraj gölü kıyılarındaki balıkçı köy ve kasabalarında, balıkçı iskele ve barınaklarında daha çevreci ve daha karlı balıkçılığın nasıl yapılacağını, avlanan ürünlerin en iyi nasıl değerlendirileceğini anlatmak, bunun sağlanması için resmi rakamların kapısını aşındırmak gibi keyifli işlerle uğraşsak.

İşte bu ahval ve şerait içinde bol palamutlu, bol lüferli, bol istavritli ve bol hamsili bir sezon yaklaşmasına rağmen,

- balığın denizden sofraya izlenebilirliğini sağlayacak,
- tekneden kamyona yüklenen balığı sofrasına koymak için satın alacak vatandaşın balığın nereden, ne zaman avlandığını, tazelik ve yasallık konusunda emin olacağı tedbirleri almadığımız için,
- stokların kaldıracağı yük ölçüsünde kotalar koyup uygulayamadığımız için,
- Sürkoop'un Ziraat Bankası'nın borçları yapılandırabilmesi için yaptığı fabrika ve kabzımallara olan borçların bildirilmesi çağrısına kulak verilmediği için,
- balıkçılığın tek sorununun 24 metre ve 20 cm lik çinekop avlama boyu olduğu sanıldığı için,
- dünyada tek misina ağı yasağı uygulayan ülke olduğumuz için

bizi yeni hayal kırıklıkları bekliyor...

Yazının orjinal linki:  http://www.gelbalder.org/showthread.php?t=6400

Yakup ERDEM


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder