20 Haziran 2015 Cumartesi

Şeytanın Bacağını Kırmak

Bir avın zorluk derecesine etki eden pek çok faktör olmakla birlikte kıyı balıkçılığı açısından düşünüldüğünde hedef balığın büyüklüğü, yaşam alanındaki dip yapısı ve mücadele karakteri avın zorluğunu etkileyen faktörlerin başında gelir. Şüphesiz, doğası gereği dip tabiatı kayalık/mağaralık bölgeleri tercih eden ve tehlike anında en yakın mağaraya girme eğiliminde olan balıkların avcılığı kumluk alanlarda yaşayan ve satıhta mücadele eden balıkların avcılığına nazaran daha zordur. Büyük bölümünü Marmara ve Karadeniz’de avlanarak geçirdiğim 20 yıllık olta balıkçılığı geçmişimde en zorlandığım türler iri boy eşkinalar, karagözler ve minekoplar olmuştu. Aşırı ince takımlarla balığı yorarak mücadele etmekten keyif alan biri olduğum halde en küçük bir boşlukta dipteki kayaların arasına dalarak misinayı kestiren bu balıkların avında daha sağlam takımlarla boşluk vermeden mücadele etmem gerektiğini biliyordum. Önceleri çok fazla takım koparttığım bu balıkları iyice tanıdıktan sonra hazırlıksız yakalandığım durumlar dışında balık kaçırmalarım minimuma indi. Antalya'ya taşındıktan sonra ise çok daha zor meralarda, daha büyük ve sert balıklar beni bekliyordu. Bunların olacağını gayet iyi bildiğimden Antalya'ya taşınmadan önce farklı tür ve meralar için en hafifinden, en ağırına kadar takımlarımı hazır ettiğim halde ilk başlarda tecrübe eksikliğimden dolayı kaçırdığım onca balıktan sonra özgüvenimi kaybetme noktasına geldim.

Mart ve Nisan ayları içinde hafif takımlarla dibi kum/çakıl karışımı kolay bir meradan çok yakışıklı bir kuzu, bir sinarit ve bir granyoz kandırdıktan sonra tembellik yapmayı bırakıp zorlu mendirek kayalıklarında ağır takımlarla deneme vaktimin geldiğini anladım. Aslında bu merada daha önceleri de denemelerde bulunduğum halde oltama vuran 3 balıktan hiç birini dışarı çıkarmayı başaramamıştım. İlk kaçırdığım balık hızlı batan (fast sinking) özellikteki maket balığımı yuttuğu gibi müthiş bir hızla kayaların arasına girip misinamı kestirmişti. Bu olaydandan sonra 274 cm/120 g atarlı kamışla kombine ettiğim 55 kalibrelik makinemde sarılı olan 0.18 mm ip ve 0.40 mm şok misinasını 0.25 mm'lik daha sağlam bir ip ve 0.50 mm şok misinasıyla değiştirip makinenin kalamasını biraz daha sıktım. Takip eden günlerde aynı şekilde kaçırdığım ve orfoz ya da lahoz olduğunu tahmin ettiğim 2 balık bana bu tarz birden derinleşen çok kayalık meralarda takımı sağlam tutup kalamamı tamamen sıkmaktan başka çarem olmadığını öğretti.

Orfoz, lahoz gibi "Serranidae" familyasının iri bireyleri çok kuvvetli balıklardır. Avlarına, hantal görüntülerinden beklenmeyecek şekilde hızlı saldırarak aynı hızda mağaralarına geri dönerler. Bu saldırılar o kadar hızlıdır ki siz daha ne olduğunu bile anlamadan balık çoktan mağarasına girmiş olur. Bu balıkları alt edebilmek için ya tekne gibi avantajlı bir konumda olmam ya da ezberlerimin dışında bir taktik uygulamam gerektiğini anladım. Çareyi dünyanın birçok farklı yerinde avlanmış ve tüm balıkçılık disiplinlerinde ustalaşmış gerçek bir üstad olan Berk G. İpek'ten yardım istemekte buldum. Berk abi olayı kısaca şöyle özetledi; "Bu tarz balıkları mendirek gibi kayalık kıyılardan avlamak başka hiç bir balıkçılık disiplinine benzemez. Yapılacak tek şey takımına güvenip kalaman tamamen kapalı bir şekilde balıkla basa bas dövüşmektir. Balıkla dövüşürken yavaş kalır ya da takımın haddinden fazla esnerse balığı kaybedersin. Takımına asılmaktan korkma. Gerekirse takımı sen kuvvetinle kopar. Güçlü asılmazsan balık zaten mağaraya girip takımını kesecek. Bu işin başka yolu yok."

Teoride dersimi anlamıştım. Sırf bu iş için özenle seçip aldığım takımıma da güvenim tamdı. Geriye bir tek o sert çocuklardan birini denk getirip dövüşmek kalıyordu. 6 Mayıs sabahı gün doğumuyla birlikte daha önceden çokça ufak orfoz ve lahoz yakalayıp geri saldığım, büyüklerine ise her seferinde takım koparttığım mendirek kayalıkları üzerinde at-çeke başladım. Yem seçimimi son avlarımda 3 trofe balığımı kandırdığım kurşun kafalı silikon balıkların 16 cm/42 g ve yine glow ( fosforlu yeşil ) renginden yana kullanmıştım. Yemin ağır ve büyük olması hem atış mesafesini arttıracak hem de derinliği 10-20 m arasında değişen merada yemi dipten çekmemi kolaylaştıracaktı. Ava başlayalı henüz 15 dakika olmuştu ki yaklaşık 40 m mesafeye gönderdiğim yemin dibe batmasını beklerken ağır ağır akan ipimin hızlandığını fark ettim. Hemen makinemin sarma telini kapatıp asılmaya başladıysam da hissedebildiğim tek şey anlık bir kuvvet ve balığın kayaların arasına girip hareketsiz kalması oldu. Yine aynı şey olmuştu. Bu defa balık, yemin aşağı düşerken bile pervane gibi çalışan kuyruk aksiyonuna aldanıp yemi kaptığı için kendimi suçlayamazdım. Ben balığın yemi kaptığını fark ettiğimde iş işten geçmiş, balık çoktan mağarasına girmişti bile. "Sağlık olsun!" deyip tekrar bağladığım aynı yemle atıp çekmeye devam ettim.

Aynı merada yarım saat daha deneyip vuruş alamayınca yer değiştirmeye karar verdim. Mendirek boyunca taşların üzerinden sekerek uzunca bir yol katedip daha önce hiç denemediğim yeni bir meraya ulaştıktan sonra gözüme kestirdiğim deniz seviyesinden biraz yüksekçe düz bir kayanın üzerinden ilk atışımı gerçekleştirdim. Yaklaşık 40 metrelere gönderdiğim yemim 12-15 m derinliğindeki dibe ulaşınca aksiyon vermeden orta hızda sarmaya başladım. Yemi yarı mesafeye kadar çekmiştim ki beklediğim o çok şiddetli bir vuruşla sarsıldım. Vuruşun etkisiyle başlama düdüğünü duyan bir koşucunun depara kalkması gibi ani bir reaksiyonla dövüşe başladım. Elimden geldiğince kuvvetli bir şekilde kamışımla yukarı asılıyor, tekrar indirirken de boşluk vermemeye çalışarak hızlı bir şekilde sarıyordum. Bu hareketi çok seri bir şekilde tekrarlarken bir yandan da balığın kayaların arasına dalmaması için dua ediyordum. İçimden bir ses bu defa başaracağımı söylüyordu. İlk defa orfoz ya da lahoz olduğunu tahmin ettiğim çok kuvvetli bir balığı dipten yükseltip bu kadar uzun süre mücadele etmeyi başarıyordum. Artık balığı görmeme çok az bir mesafe kalmıştı. Mutlu sona yaklaşmama 5 metre kala, belki de dövüşü kazandığımı düşünüp sarma hızımı yavaşlattığım bir anda balık son kaya tepesinin arkasında bulduğu bir mağaraya girmeyi başardı. Girdiği mağaradan asla çıkartamayacağımı bildiğim için kayalara sürtünmekten yara bere içinde kalan şok misinamı çekip kopardım. Yine kaybetmiştim. Bu kadar konsantre olduğum bir mücadeleyi, sonuca bu kadar yaklaşmışken kaybetmek sinirlerimi allak bullak etti. Belki de ilk defa kaçırdığım bir balık için sinirden kayaları tekmeledim.

Ne kadar üzülsem de nafileydi. Vakit kaybetmeden yaralanan şok misinasını kesip yerine 0.50 mm'lik bir kulaç boyunda yeni bir şok misinası ve aynı yemin yenisini bağladıktan sonra ikinci atışımı gerçekleştirdim. Yem bir önceki vuruşu aldığım yerden geçerken çok kuvvetli bir vuruş daha geldi. Yine bir adrenalin patlamasıyla dövüşe başladım. Bu sefer ilkinden daha kuvvetli bir şekilde kamışa yukarı doğru kısa ve sert vurdurma hareketleri yaptırarak çok daha seri bir şekilde sarıyordum. Kopacaksa takım benim ve balığın kuvvetiyle kopmalıydı. Bir kez daha takımı kayalara kestirip koparmayı düşünmek bile istemiyordum. Şükürler olsun ki korktuğum olmadı. Nihayet balığı son kaya tepesinin üzerinden atlatıp önüme getirmeyi başardığımda nefes nefeseydim. Hem balık hem de ben yorgunluktan bitmiştik ama bu sefer kazanan ben olmuştum. Arkadaşımın da yardımıyla o koca gövdeli, kapkara ama bana göre o an dünyanın en yakışıklı balığını kepçeleyip dışarı aldık.



Kepçenin içinde yatan balık halk arasında şeytan, kaya gridası, züber gibi farklı isimlerle anılan ve Akdeniz'de yaygın bulunan bir lahoz türüydü ( Mycteroperca rubra ). Sonunda şeytanın bacağını kırıp özgüvenimi geri kazanmıştım. Avın devamında farklı bir merada aynı yemle çok sağlam bir vuruş daha aldıysam da yine kayaların arasına girip takımı kesmesine engel olamadım. Toplamda 4 vuruş alıp sadece 1 tanesini dışarı çıkarabildiğim bu avda şunları öğrendim: Merada çok güzel balık vardı, 16 cm/42 g glow renkli silikon yemim çok iyi çalışıyordu ve bu balıkları alt etmek sandığımdan çok ama çok daha zordu...


3 yorum:

  1. Süper anlatım ve super av. Tebrik ederim :)

    YanıtlaSil
  2. Azminiz ve sabrınız için tebrik ederim, her zaman olduğu gibi yine çok kaliteli bir av yapmışsınız. rast gelsin üstad :)

    YanıtlaSil