28 Kasım 2012 Çarşamba

Zokalı Takımla Pulaterina Avı

Lüferin önce batı Karadeniz’e, ardından da Marmara’ya çekilmesiyle birlikte Karadeniz çevresinde amatör balıkçıların 2-3 aydır peşinden koşturduğu en gözde balığının izine çok az rastlanır oldu. Şu günlerde sabah havanın aydınlandığı saatlerde belli başlı yerlerde sabırla denendiği taktirde sahte balıkla 2 kg civarı levrekler alınabiliyorsa da balık çok seyrek olduğu için genelde avdan boş dönülüyor. Ben de bazı sabahlar levrek peşinde koşmama rağmen bu sezon yalnızca bir levreği kandırabildim. Neyse ki lüfer bakımından son derece bereketli bir sezon geçirdiğim için levreğin yokluğunu pek de hissetmedim. Son zamanlarda lüferin yokluğunda alternatif bir balık arayışına girmiştim. Geçen sene bu zamanlarda çok keyifli zargana avları yapmama rağmen lüfer bolluğundan olsa gerek bu sene zarganadan eser yok. Son iki hafta sonu birer gün Bafra Derbent barajındaki alabalık denemelerimden de kayda değer bir sonuç alamayınca avcılığından en çok keyif aldığım balıklardan biri olan kefale denemeye karar verdim.

Civardaki kefalleri toplayarak boyutlarını tespit edebilmek için öncelikle birkaç gün boyunca bölgeyi ekmekle yemledim. Ne kadar uğraştıysam da yemlediğim ekmeklere ufak boydaki altınbaş ( Liza aurata ) kefallerden başka rağbet eden olmadı. Benim istediğimse trofe boylardaki altınbaş kefal ( diğer bir deyişle sarıkulak ), mavri kefal ( Chellon labrosus), ya da pulaterinaydı ( Liza ramada ). Çok kuvvetli ve hareketli balıklar olan kefal türlerinin avı biraz zahmetli olsa da irilerini yakalamak son derece keyifli ve heyecanlıdır. Gündüzleri ekmek içiyle yemlediğim şeytan oltasıyla birkaç ilarya yakaladıktan sonra yöntem değiştirmeye karar verdim. Gece bol ışık alan yaklaşık 5.5 m derinliğindeki bir yeri iş arkadaşlarımla beraber yemek için aldığımız 6 kg istavritin kafa ve iç organlarıyla yemledim. Geçtiğimiz sene aynı dönemlerde gece zokalı çinekop takımıyla tesadüfen çok iri pulaterinalar almıştım. Bu defa takım ve yem üzerinde ufak değişiklikler yaparak şansımı arttırmayı planlıyordum. Geçen sene kullandığım 2.5 g’lık zokaları, 1 g’lık daha ufak kancalı zokalarla ( jig head) değiştirdim. Yemleri ise istavrit etinden derisi soyulmuş daha küçük parçalar halinde hazırladım. Yemin derisini soymamdaki amaç yemi emerek çok küçük lokmalar halinde yemeye meyilli olan kefalin işini kolaylaştırmaktı.

Spin kamışımın makinesinde sarılı olan 0.22 mm misinanın ucuna bağladığım ufacık zokayı kanca tamamen kapanacak şekilde yemledikten sonra balık artıklarını döktüğüm yere indirdikten sonra dipten 1 karış yukarı kaldırıp beklemeye başladım. Kefalin yeme dokunması çok yumuşak olduğundan balığın vurduğunu hissetmek için kamışın ucunu mümkün mertebe sabit tutmaya çalışıyordum. Çok kısa bir bekleyişten sonra kamışın ucunda belli belirsiz bir kıpırdanma oldu. Yeme dokunanın kefal olduğunu hemen anladım. Birkaç saniye yemi dudaklarının arasında emdikten sonra yemi ağzına almış olacak ki, kamışın ucu önce hafif hafif titredi daha sonra ağırlaşarak eğildi. Tam bu esnada tasmayı taktım. Gelen 250 g civarı yakışıklı bir kefaldi. Balığı incelediğimde tahmin ettiğim gibi pulaterina olduğunu fark ettim.





Pulaterina ve altınbaş kefaller solungaç kapaklarının üstünde bulunan sarı lekelerin tamamen aynı olmasından dolayı karıştırılsalar da dikkatli bakıldığında fark edilebilecek bazı ayırt edici özelliklere sahiptirler. Örneğin pulaterinanın vücudu altınbaş kefale göre yanlardan daha basık ve keskin hatlara sahiptir. Ayrıca pulaterinanın dudakları daha ince, burnu daha sivri ve vücuduna paralel uzanan çizgileri daha siliktir. Pulaterinalar ve altınbaş kefallerin beslenme alışkanlıkları da farklılıklar gösterir. Altınbaş kefaller bitkisel ağırlıklı beslenirken, pulaterinaların menüsünün başında balık leşleri gelir. Bu nedenle altınbaş kefal avında ekmek, pulaterina avında ise balık eti tercih edilmelidir.






Oltayı atar atmaz yakaladığım ilk balık keyfimi yerine getirmişti. Aşağıda güzel bir sürü olduğu belliydi. Aralarında mutlaka iri boy kefaller de olmalıydı. Vakit kaybetmeden zokamı derisi soyulmuş istavrit parçasıyla yemleyip tekrar aşağı indirdim. Birkaç saniye bekledikten sonra kamışın ucunda yine o belli belirsiz titremeyi, ardından da ağırlığı hissettim. Doğru zamanda tasmalayıp yaklaşık aynı boyda bir pulaterina daha yakaladım. Üçüncü atışımda da anında balık vurmasına rağmen bu defa tasmalama zamanını ayarlayamadığım için balığı kaçırdım. Derisi soyulmuş balık eti çok yumuşak olduğundan yanlış tasmalama yaptığımda kolaylıkla kancadan düşüyordu. Kah yakalayıp kah kaçırarak bir süre ava devam ettikten sonra biraz da istavrit etinin derisini soymadan denemeye karar verdim. İyi ki de denemişim. Pulaterinalar derisi soyulmamış istavrit etini de kolaylıkla yutuyordu. Derisi soyulmamış istavrit eti daha sağlam olduğundan tasmalama zamanını ayarlayamasam bile yem düşmediği için beklemeye devam edebiliyordum. Bu sayede hemen hemen her atışımda balık yakaladım. Ağırlıkları 150-450 g arasında değişen onlarca pulaterina yakalamama rağmen hala istediğim irilikte bir balık alamamıştım. 200 g altındaki bir çok balığı geri salmama rağmen yavaş yavaş günlük limitime yaklaşıyordum.

Derisi soyulmamış irice bir istavrit parçasıyla yemlediğim zokamı tekrar dibe indirdim. Anında kamışımın ucu titremeye başladı. Aşağıdaki balık bir süre yemimi emdikten sonra ağzına alıp kamışımın ucunu eğdi. Tasmayı taklamla birlikte bu defakinin iri bir balık olduğunu anladım. Avın başından beri ilk defa kalamam açılıyordu. Kısa bir mücadeleden sonra yorulan balığı yüzeye çıkarmayı başardım. Trofe sayılmasa da hatrı sayılır büyüklükte bir pulaterinaydı. Her ihtimale karşı riske girmeyip balığı dışarı alırken kepçe kullandım. Zokamın neredeyse tamamını yuttuğunu fark ettiğimde pulaterinaların diğer kefal türlerine nazaran yeme daha iştahlı saldırdıklarına kanaat getirdim. Bu balıktan sonra avı sonlandırdım.

Yakaladığım 16 balığın toplam ağırlı 4.380 kg, son yakaladığım en büyük balıksa 605 g geldi. İstediğim büyüklükte bir trofe yakalayamasam da son derece bereketli ve keyifli bir av yaşadım. Ertesi gün fileto halde kızarttığım balıkları arkadaşlarımla yemesi ise bir başka keyifliydi.

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. savaş kardeşim bir av ancak bu kadar güzel kaleme alınabilir,okurken sanki balıklaarı ben tutmuş kadar heyecanlandım.Tabi buda senin için yılların tecrübesi.İnşallah bir gün trofe bir pılaterina oltanda olacak avlarının devamı bol ve bereketli olması dileğiyle...

    YanıtlaSil