7 Ocak 2014 Salı

2014 Açılışı

At-çek avcılığı amatör balıkçılığın en çok sabır gerektiren branşlarının başında gelir. Kimi zaman saatler süren sonuçsuz denemeler avcının o gün orada balık olmadığı, ne denerse denesin balık avlayamayacağı gibi yanlış düşüncelere kapılmasına sebep olabilir. Halbuki balık bazen bir sonraki atış kadar, bazen ise takım kutusunda bulunan başka bir sahte kadar yakındır.

...

Avlağa henüz hava aydınlanmadan, saat 6'ya yaklaşırken gelmiştik. Deniz de, hava da hareketsizdi. Günün ilk ışıklarıyla ortaya çıkan sisle kaplı manzara denizden ziyade gölde avlandığımız hissini veriyordu. Levrek için tüm şartlar olumsuz gibi görünse de, iki gün önce yağan yağmurdan dolayı denizin halen bulanık olması bizi ümitlendiriyordu. Arkadaşımla avlağın iki ayrı köşesine gittik. Ben dere ağzının daha çamurumsu bulanıklığında avlanmayı tercih ederken, o kayalık kısımdaki nispeten daha berrak suda çalışmaya başladı.

Bir saate yaklaşan sürenin sonunda benim bulunduğum bölgede hiçbir aksiyon olmamıştı. Uzaktan av arkadaşımı da takip ediyor, aynı durumun onun için de geçerli olduğunu görebiliyordum. Takım çantamdaki su üstü, dalarlı, batarlı, yandan çarklı ne kadar sert sahte varsa hepsini denedikten sonra pes edip malzemelerimi topladım ve arkadaşımın avlandığı iskeleye gittim. Avlağa tek arabayla gelmiştik. Beraber dönmek için onun da avı noktalamasını bekliyordum. Kafamda avı bitirmiştim ancak oyalanmak için çantamda hemen hiç kullanmadığım silikon yemleri deniyordum. Rastgele seçtiğim, kuyruğu, kafası gözü olmayan, balık mı, kurt taklidi mi olduğunu anlamadığım, pek şekilsiz bir silikonu jighead ile birleştirip denize gönderdim. Bir yandan silikona kafama göre aksiyonlar verirken, bir yandan da arkadaşımla çeşitli sahtelerin verimliliği üzerine konuşuyorduk. "Bugüne kadar hiç silikonla levrek alama..." cümlemi tamamlamaya fırsat kalmadan olta bir anda olduğu yere zımbalandı, hemen ardından da bilindik kafa darbeleri gelmeye başladı. Şaşkınlıktan sadece "Abi, balık..." diyebilmiştim. Zamanlama karşısında ikimiz de serseme dönmüştük. Bu yakaladığım ilk levrek değildi, pek büyük olmadığını da sezebiliyordum. Daha önce silikonla levrek almamış olmam da durumu ilginç kılmıyordu. Ancak hem umudumuzun tükendiği, hem de tam isminin geçtiği bir anda gelmesi nedeniyle oldukça heyecanlanmıştım. Balığı yakalamıştım ancak ufak bir sorunum vardı. Avlanmakta olduğumuz, denize "T" şeklinde uzanan iskelenin uç kısmında üzerinde yürünecek tahtalar yoktu. Bu yüzden biraz ters bir noktadan atışlarımı yapıyor ve ona göre oltamı çekiyordum. Balık oltaya bindiği gibi kendini iskelenin tahtası olmayan, dolayısıyla ulaşamadığımız kısmındaki ayaklara sürdü.  Ben balığın kafasını çevirmeye çalışırken balık kendini iskelenin ayağına dolamıştı bile. Balık tahmin ettiğim gibi kilonun biraz altında bir levrekti. Normal şartlarda kaçsa çok da üzüleceğim bir balık değildi. Ancak bu avın bir hikayesi vardı ve o hikaye mutlu sonla bitmeliydi. Av arkadaşım kepçenin sapıyla balığa uzanmaya çalıştı. Balığa ulaşamamıştı ancak balık ürküp dolandığının ters yönüne gitmeye başlamıştı. Ayağın etrafında iki tur attıktan sonra balık boşa çıkmıştı. Ondan sonrasını getirmek de zor olmadı.


...

Yazının başlığında belirttiğim 2014 açılışını ise bir gün önce yaptım. Yine balık boylarının tatminkar olmadığı, ancak takiplerin ve vuruşların sıklığından dolayı oldukça keyifli bir avdı. Kıyıya aldığım iki balıktan ufak olanı denize iade ettim.


 

2013'ün de açılışını levrekler ile yapmıştım ancak devamını aynı güzellikte getirememiştim. 2014'ün hepimize unutulmayacak avlar ve anılar armağan etmesini dilerim.

1 yorum: