Rüzgar, hem dostu, hem düşmanıdır balıkçının. Yeri gelir, denize savurduğunuz oltayı başınıza çalar, misinanızı dolaştırır, teknenizi dalgaların arasında fındık kabuğu gibi sallayarak hayatınıza kasteder. Kimi zaman da oluşturduğu akıntılarla göçlere yön verir, dalgalarıyla kıyıyı dövüp balıkların avlanma içgüdülerini tetikler. Özetle, bir balıkçının en büyük ikilemidir rüzgar.
İlk günkü balığın ardından gelen sonuçsuz takipler ve ufak ispendekler yavaştan keyfimi kaçırmaya başlamıştı. Sahteyi takip eden balıkların da kabarttığı sudan ve zaman zaman suyun dışına çıkan sırt yüzgeçlerinden pek iri olmadıklarını tahmin edebiliyordum. Kafamda ilk gün gelen balığın tesadüf olduğu, avlaktaki genel nüfusun küçük ispendeklerden oluştuğu yönünde bir kanı belirmişti. Ancak denemekten asla vazgeçecek değildim. Akşam gün batımına az kala yine deniz kıyısına indim. Sabah avdan dönerken başlayan esinti gün içinde palazlanıp kuvvetlenmiş, akşam vakti fırtına şiddetine ulaşmıştı. Batı yönlü esen hava, açıktan getirdiği dalgaları neredeyse göl kadar kapalı koya engel tanımadan sokuyordu. Levrek avında rüzgar ve dalganın önemi yadsınamaz, ancak tam karşımdan olanca şiddetiyle esen rüzgar da olta atmayı hemen hemen imkansız hale getiriyordu. Buna rağmen bir kaç deneme yaptım. Rüzgarı karşıdan aldığınız durumlarda atış stilinizi değiştirmeniz gerekir. Rüzgarsız koşullarda en ideal atış deniz yüzeyine 45 derecelik açıyla yapılan atışlardır . Bu açının dik bileşeni sahtenin havada kalma süresini uzatır, yatay bileşeni ise sahtenin havada kaldığı süredeki hızını belirler. Eğer rüzgarsız havada yatay bileşeni artırıp açıyı küçültürseniz sahtenin havada kaldığı süreyi kısaltır, sonuç olarak sahtenin yatay hızı tükenmeden denize düşmesine neden olursunuz. Tam tersi durumda ise dikey bileşeni büyütüp sahteyi havaya dikersiniz. Bu durumda ise kuvvetin yatay bileşeni az geleceğinden sahte havada geçirdiği süre içinde fazla mesafe kat edemez ve yakınınıza düşer. Ancak rüzgar işin içine girdiğinde işin şekli bir parça değişir. Rüzgarın karşınızdan geldiği durumlarda, rüzgar sahtenin yatay kuvvetine karşı koyar, bu nedenle 45 derece kuralı rüzgarlı havalarda geçerli değildir. Bu gibi durumlarda rüzgarın kuvvetine bağlı olarak atışınızın açısını düşürmeniz ve yatay hızı arttırmanız gerekmektedir. Rüzgar yatay hızı azaltacağından sonuç olarak yine atışın dikey bileşeniyle, yatay bileşeni eşitlenecek ve ideal açıyı yakalamış olacaksınız. Rüzgarın arkanızdan geldiği durumlarda ise rüzgarın yatay kuvvetinden yararlanacağınız için sahtenize biraz daha dikey kuvvet uygulayarak daha büyük açıyla atış yapmanız menzilinizi arttıracaktır. Ancak bazı durumlar vardır ki, siz ne şekilde atış yaparsanız yapın, rüzgar sizin avlanmanıza veya keyifli av yapmanıza müsade etmez. Bu gibi durumlarda benim o akşam yaptığım gibi şansınızı çok zorlamadan, keyfinizi kaçırmadan evinize dönüp, sıcak evinizin keyfini çıkarın.
Ertesi sabah uyandığımda rüzgar bir parça kuvvetini kaybetmekle beraber, etkisini halen sürdürüyordu. Olta atabileceğime dair pek fazla ümidim olmadığından acelesizce üzerimi değiştirip sahile indim. Gerçekten de ilk dakikalarda durum önceki günden farklı değildi; sahte 10 metre mesafeyi zor katederken, ip misina başımın üzerinden aşıp gerisin geri gidiyordu. Ancak çok geçmeden durum birden benim lehime döndü. Karayel önce hafifledi, sonra ise poyraza döndü. Yeni durumda hem rüzgar atış yapmama müsade ediyor, hem de karayelin dalgalarıyla poyrazın dalgaları önümde çarpışarak suyu mükemmel bir şekilde karıştırıyordu. Deniz adeta önümde bir kazan gibi kaynıyordu. Durumun lehime dönmesiyle balığı almam da bir oldu. Gelen önceki gün gelenler kadar ufak olmamakla beraber, 400-450 gram civarında bir ispendekti. Daha ilk balığın heyecanı içimde yatışmadan birkaç atış sonra tekrar vuruş aldım. Bu seferki mücadelesinden kendini belli ediyordu. Yine de beni pek zorlamadan kısa zamanda bu levrek de teslim oldu. Gelişinden tahmin ettiğim gibi bu iri ispendek de 750 gram civarıydı.
Tüm bunlar olup biterken gökyüzünün rengi yeni doğan güneşin koyu renkli yağmur bulutlarına vurmasıyla kızıl-kahverengiye dönmüştü. İlk başta öncü birkaç damla yeryüzüne düştü, sonra ise adeta bütün gökyüzü olanca gücüyle yere inmeye başladı. Islanmama rağmen gayet mutluydum. Denizin üzerinde beliren gökkuşağı da bu mutluluğumu katladı. Ben doğanın güzelliklerine dalmışken, üçüncü ve hemen ardından dördüncü balık da oltaya bindi. Levrek avında ilk kez böylesine bir beslenme çılgınlığı görüyordum. 20 dakika içinde 4 balık almıştım. Dördüncü balıktan sonra önce yağmur durdu, sonra rüzgar ve dalga kesildi, en sonunda ise bulutlar aralanıp güneş suyu aydınlatmaya başladı. Tüm her şey başladığı gibi ani bir şekilde sona ermişti. Zaten sona ermese de dört balıktan sonra devam etmenin anlamı yoktu.
Sanki tüm olanlar bana özel hazırlanmış bir senaryoydu. Gelir gelmez rüzgarın yönü değişmiş, hızı azalmış, bu esnada tam bulunduğum yerin önünde iki yönden gelen dalgalar çarpışmaya başlamış, ve üstüne bulutlar da güneşin suya vurmasını engellemişti. Ben alacağımı aldıktan sonra da hepsi "bizden bu kadar" dercesine sırasıyla kaybolmuştu.
İlk günkü balığın ardından gelen sonuçsuz takipler ve ufak ispendekler yavaştan keyfimi kaçırmaya başlamıştı. Sahteyi takip eden balıkların da kabarttığı sudan ve zaman zaman suyun dışına çıkan sırt yüzgeçlerinden pek iri olmadıklarını tahmin edebiliyordum. Kafamda ilk gün gelen balığın tesadüf olduğu, avlaktaki genel nüfusun küçük ispendeklerden oluştuğu yönünde bir kanı belirmişti. Ancak denemekten asla vazgeçecek değildim. Akşam gün batımına az kala yine deniz kıyısına indim. Sabah avdan dönerken başlayan esinti gün içinde palazlanıp kuvvetlenmiş, akşam vakti fırtına şiddetine ulaşmıştı. Batı yönlü esen hava, açıktan getirdiği dalgaları neredeyse göl kadar kapalı koya engel tanımadan sokuyordu. Levrek avında rüzgar ve dalganın önemi yadsınamaz, ancak tam karşımdan olanca şiddetiyle esen rüzgar da olta atmayı hemen hemen imkansız hale getiriyordu. Buna rağmen bir kaç deneme yaptım. Rüzgarı karşıdan aldığınız durumlarda atış stilinizi değiştirmeniz gerekir. Rüzgarsız koşullarda en ideal atış deniz yüzeyine 45 derecelik açıyla yapılan atışlardır . Bu açının dik bileşeni sahtenin havada kalma süresini uzatır, yatay bileşeni ise sahtenin havada kaldığı süredeki hızını belirler. Eğer rüzgarsız havada yatay bileşeni artırıp açıyı küçültürseniz sahtenin havada kaldığı süreyi kısaltır, sonuç olarak sahtenin yatay hızı tükenmeden denize düşmesine neden olursunuz. Tam tersi durumda ise dikey bileşeni büyütüp sahteyi havaya dikersiniz. Bu durumda ise kuvvetin yatay bileşeni az geleceğinden sahte havada geçirdiği süre içinde fazla mesafe kat edemez ve yakınınıza düşer. Ancak rüzgar işin içine girdiğinde işin şekli bir parça değişir. Rüzgarın karşınızdan geldiği durumlarda, rüzgar sahtenin yatay kuvvetine karşı koyar, bu nedenle 45 derece kuralı rüzgarlı havalarda geçerli değildir. Bu gibi durumlarda rüzgarın kuvvetine bağlı olarak atışınızın açısını düşürmeniz ve yatay hızı arttırmanız gerekmektedir. Rüzgar yatay hızı azaltacağından sonuç olarak yine atışın dikey bileşeniyle, yatay bileşeni eşitlenecek ve ideal açıyı yakalamış olacaksınız. Rüzgarın arkanızdan geldiği durumlarda ise rüzgarın yatay kuvvetinden yararlanacağınız için sahtenize biraz daha dikey kuvvet uygulayarak daha büyük açıyla atış yapmanız menzilinizi arttıracaktır. Ancak bazı durumlar vardır ki, siz ne şekilde atış yaparsanız yapın, rüzgar sizin avlanmanıza veya keyifli av yapmanıza müsade etmez. Bu gibi durumlarda benim o akşam yaptığım gibi şansınızı çok zorlamadan, keyfinizi kaçırmadan evinize dönüp, sıcak evinizin keyfini çıkarın.
Ertesi sabah uyandığımda rüzgar bir parça kuvvetini kaybetmekle beraber, etkisini halen sürdürüyordu. Olta atabileceğime dair pek fazla ümidim olmadığından acelesizce üzerimi değiştirip sahile indim. Gerçekten de ilk dakikalarda durum önceki günden farklı değildi; sahte 10 metre mesafeyi zor katederken, ip misina başımın üzerinden aşıp gerisin geri gidiyordu. Ancak çok geçmeden durum birden benim lehime döndü. Karayel önce hafifledi, sonra ise poyraza döndü. Yeni durumda hem rüzgar atış yapmama müsade ediyor, hem de karayelin dalgalarıyla poyrazın dalgaları önümde çarpışarak suyu mükemmel bir şekilde karıştırıyordu. Deniz adeta önümde bir kazan gibi kaynıyordu. Durumun lehime dönmesiyle balığı almam da bir oldu. Gelen önceki gün gelenler kadar ufak olmamakla beraber, 400-450 gram civarında bir ispendekti. Daha ilk balığın heyecanı içimde yatışmadan birkaç atış sonra tekrar vuruş aldım. Bu seferki mücadelesinden kendini belli ediyordu. Yine de beni pek zorlamadan kısa zamanda bu levrek de teslim oldu. Gelişinden tahmin ettiğim gibi bu iri ispendek de 750 gram civarıydı.
Beslenme çılgınlığının kurbanı bir levrek... Bir önceki hedefi bir yavru ahtapotmuş. |
Tüm bunlar olup biterken gökyüzünün rengi yeni doğan güneşin koyu renkli yağmur bulutlarına vurmasıyla kızıl-kahverengiye dönmüştü. İlk başta öncü birkaç damla yeryüzüne düştü, sonra ise adeta bütün gökyüzü olanca gücüyle yere inmeye başladı. Islanmama rağmen gayet mutluydum. Denizin üzerinde beliren gökkuşağı da bu mutluluğumu katladı. Ben doğanın güzelliklerine dalmışken, üçüncü ve hemen ardından dördüncü balık da oltaya bindi. Levrek avında ilk kez böylesine bir beslenme çılgınlığı görüyordum. 20 dakika içinde 4 balık almıştım. Dördüncü balıktan sonra önce yağmur durdu, sonra rüzgar ve dalga kesildi, en sonunda ise bulutlar aralanıp güneş suyu aydınlatmaya başladı. Tüm her şey başladığı gibi ani bir şekilde sona ermişti. Zaten sona ermese de dört balıktan sonra devam etmenin anlamı yoktu.
Fırtınanın getirdikleri... |
Sanki tüm olanlar bana özel hazırlanmış bir senaryoydu. Gelir gelmez rüzgarın yönü değişmiş, hızı azalmış, bu esnada tam bulunduğum yerin önünde iki yönden gelen dalgalar çarpışmaya başlamış, ve üstüne bulutlar da güneşin suya vurmasını engellemişti. Ben alacağımı aldıktan sonra da hepsi "bizden bu kadar" dercesine sırasıyla kaybolmuştu.
Skm kardeş maşallah güzel balik almissin busiteyi rastgele yazdim senin profillerin çikti bende bende birkacgun içinde izmite gelicem acaba musayit sen beraber avlanalim ben Tekirdağ da oturuyorum körfezde amcamlar var gezmeye gelicem buraya özgü deniz kurdu var levrek ve karagöz geliyor gitme sansimiz varsa yem cikaricam .0538.478.52.69
YanıtlaSil